Vızıldayan sinekler
Türkiye'nin gündemi deprem. Ortada Türkiye için bir deprem gerçeği var. Türkiye bir deprem ülkesi. Kuzeyi, doğusu, batısında büyük fay hatları var.
Evet depremin meydana gelmesini engellemek mümkün değil. Ama depremden en az zayiatla kurtulmak mümkün. Bunun yolu da bilimden akıldan geçiyor.
Ama Türkiye'yi yönetenler, sadece mevcut iktidar değil öncekiler de dahil, nedense başını kuma gömüp depremi ve sonuçlarını sadece kadere bağlayıp yaraları sarmayı depreme karşı alınan tedbir olarak yeterli görüyorlar.
Bu haliyle özellikle İstanbul'da beklenen olmak üzere Türkiye'deki fay hatları üzerinde beklenen büyük depremler bir milli güvenlik sorunu olarak ortada duruyor.
Türkiye için ortada duran başka bir gerçek ise terör. 1980 önce anarşi ortamı ve 1984'de PKK'nın ilk terör saldırısıyla birlikte Türkiye 40 yıldır terörle mücadele ediyor. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasıyla birlikte Türkiye'ye yönelik terör tehdidinde çok daha karmaşık, çok boyutlu bir terör tehdit sarmalı olduğu ortaya çıktı.
Ama gelin görün ki FETÖ ile mücadele de, depreme karşı alınması gereken tedbirlerin belirlenmesindekine benzer bir sürece girdi.
Halkımız ve Türkiye'yi yönetenler ancak 15 Temmuz'dan sonra FETÖ tehdidinin farkına vardı. Vardı ama medyada, televizyonlarda konferanslarda konunun özüne bir türlü girilemedi. Magazinsel yönü ağır bastı.
FETÖ'ye terör örgütü denildi ki doğru, ama bundan daha da vahimi Türk tarihinde karşılaşılan en büyük casusluk örgütü olduğu yani dış güçlerin tam bir maşası olduğu gözden kaçırıldı.
Başkanlığını yaptığım 21 Yüzyıl Türkiye Enstitüsü geçen iki hafta sonunda önce FETÖ ile mücadele çalıştayı sonra da Türkiye'de tarikat-cemaat yapılanmaları ve tehditler panelini gerçekleştirdi.
Sonuç: FETÖ'den enstitümüze ve etkinliklerimize katılanlara karşı tehditler var. FETÖ ile mücadelede polisiye mücadele var ama asıl yapılması gereken çok ama çok daha fazla şey var. FETÖ'nün dış aktörlerin (adını koyalım ABD'nin) maşası olduğu ve cemaat-tarikat maskesiyle neye dönüştüğü ortadayken karar vericilerin diğer cemaat-tarikatların FETÖ'ye benzer bir yapıya dönüşebileceği endişesini yaşamadıkları izlenim var.
Terörle mücadeleyi ve özelinde FETÖ ile mücadeleyi zaman zaman bu işe kafa yoran arkadaş ve dostlarla da tartışıyoruz. Türk savunma sanayi için önemli bir kurumdaki bir bürokrat dostum geçen gün FETÖ ve terör konusunda Yuval Noah HARARI'nın "Homodeus" adlı eserindeki şu ifadeyi hatırlattı:
"Terör büyük bir züccaciye dükkanını dağıtmaya niyetli bir sineğe benzer. Sinek güçsüzdür, tek başına bir fincanı bile hareket ettiremez bu yüzden kendine bir boğa bulur, boğanın kulağına girer ve vızıldamaya başlar. Boğa korku ve öfke ile çıldırıp dükkanı altüst eder."
En büyük gündem maddelerinin bile 24 saatte unutulup gitti ülkemizde, Elazığ depremi de unutulup gidecek yeni bir depreme kadar. 2016'dan beri FETÖ terör örgütü dillerden düşmüyor, her daim her yerde her platformda tartışma ve konuşmalar bir şekilde bu örgüte dair cümlelerde son buluyor. Laf kalabalığı demagoji çok ama konunun özüne giren yok.
Bürokrat dostumun dediği gibi, 15 Temmuz öncesi cemaat-hizmet olarak anılan yapıyla işbirliğiyle ülke yönetilirken, 15 Temmuz sonrasında FETÖ ile mücadele yapılıyormuş algısıyla ülke idare ediliyor.
Tam da burada şu soruları soruyor bürokrat arkadaşım: Amacınız ne? Samimi misiniz? Neyi bitirmek, neyle mücadele etmek istiyorsunuz? Muhterem hoca güzellemeleri, okyanus ötesine selamlar, göz yaşlarının sel olduğu, destekçilerin sevgi pıtırcığı olduğu dönemlerde devletin kurumlarının istihbarat ve tehdit raporları ciddiye alınıp sümen altı edilmese ve laik düşünceyle yaklaşılsa 15 Temmuz gibi travmalar yaşanır mıydı?
Yaşanmazdı ama gereken yapılmadı. FETÖ devletin kurumlarına hem yerleştirildi hem sızdı. Yukarıda verdiğimiz analojide olduğu gibi devletin kulağında vızıldama başladı, devletin işleyişini alt üst etti. Ve 15 Temmuz'u yaşattı. İyi kötü yapılan mücadeleyle devletin kulaklarındaki sinekler temizleniyor. Tam temizlik için, bu soruna kafa yoranların görüşleri, dile getirilen çözüm önerileri dikkate alınarak hayata geçirilmeli, devlet bütüncül bir mücadele stratejisi belirlemeli.
Bu kapsamda dikkat edilmesi gereken diğer önemli husus ise FETÖ gibi virüslü sineklerin Türk milletinin de kulağına girmesini ki, bunun emareleri var, engel olmaktır.
Eğer bunda hata yapılır, FETÖ ile mücadele de işin özü kaçırılır FETÖ 2.0'ın ortaya çıkması engellenemezse, mevcut tarikat-cemaatlerin de FETÖ'sü yapıya dönüşebilecekleri gerçeği gözden kaçırılır bu virüslü sinekler milletin kulağına girerse Türkiye Cumhuriyeti devleti çok daha büyük bir felaketin içine düşer.
Son yazımızda asıl tehdit iç cepheye yönelik demiştik. İç cepheyi çökertecek bu tehdide aman dikkat.