Vezir de eder rezil de!
Belediyelerin Türk siyasî hayatına büyük etkisiyle ilgili iki kritik örnek var… Örneklerden birisi, sosyal demokratları iktidardan uzaklaştırdı… Diğer örnek ise, önce Milli Görüş'ü sonra da AKP'yi iktidara taşıdı…
1989 ve 1994 seçimlerinden söz ediyoruz… SHP/CHP çizgisi 1989 yerel seçimlerinde çok önemli bir başarı elde etmiş, o dönem toplam 8 olan büyükşehir belediyesinin 6'sını kazanmıştı… Hatırlatalım, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ni bile Sosyal Demokrat Halkçı Parti almıştı…
SHP öyle bir rüzgâr yakalamıştı ki, iktidar partisi ANAP, tüm Türkiye'de Bitlis, Malatya ve Hakkari dışında il belediyesi kazanamamıştı…
***
Peki sonra ne oldu? Kazanılan o belediyeler temsil ettikleri siyasî çizgiyi yukarı mı taşıdılar, aşağı mı çektiler?
Kim bilecekti bu başarının, arkasında ne gibi enkaz bırakıp, sosyal demokrasiyi yara-bere içinde bırakacağını? Belediyelerde yaşanan yolsuzluklar, o sıçramanın kalıcı kimliğe kavuşmasını engelledi... Başta İSKİ olmak üzere arka arkaya patlayan skandallar, SHP/CHP çizgisinin üzerine büyük bir mâliyet bindirdi...
Kendilerini öyle hissedenler bile 'sosyal demokratım' diyemez hâle geldiler... Çünkü bu kavramlar, patlayan skandallar yüzünden artık kara mizahın konusu olmuş, insanlar arasında ve medyada karikatürize kimlik kazanmıştı... Öyle bir anafor meydana gelmişti ki, Nurettin Sözen gibi dürüstlüğüyle bilinen bir belediye başkanı bile silinip gitmişti...
***
Sosyal demokratlar açısından hasarın ne kadar büyük olduğu 1994 yerel ve 1995 genel seçimlerinde ortaya çıkmıştı… Darbe o kadar büyüktü ki, CHP'nin genel seçim oyları yüzde 11'e gerilemişti… Çok net, bu bir belediyecilik başarısıydı!.. Artık SHP/CHP çizgisi, belediyeleri kaybetmekle kalmamış, bugüne kadar bir daha gelemeyecek şekilde iktidardan da düşmüştü…
İSKİ türü popüler skandallar ve başarısızlıklar, merkez sağdan da uzaklaşma eğilimi gösteren seçmen arasında bir dip dalgaya yol açmıştı… Bu dip dalga, 1994'te İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini Refah Partisi'ne hediye etmişti…
Belediyeler, yükselen sosyal demokrat siyaseti aşağı çekerken, daha sonra RP'li belediyelerin elinde ise tam tersi bir işleve sahip olmuş, RP'yi iktidara taşıyan bir nitelik göstermişti… 94 zaferinden 20 ay sonra yapılan genel seçimlerde, RP, önceki genel seçime oranla büyük sıçrama yaparak birinci parti olmuştu…
Böylece Millî Görüş çizgisi, İstanbul ve Ankara büyükşehir zaferlerinin ardından tarihinde ilk defa Başbakan çıkarmıştı… Bunda da genel siyasetteki klasik aktörlerin çöküşü kadar belediyelerin rolü de inkâr edilemezdi…
***
CHP, onlarca yıldır beklediği başarıyı son yerel seçimlerde elde etti ve büyükşehirlerde rakibini hezimete uğrattı… Üstelik kamu imkânlarının bir tarafa yığıldığı o haksız rekabet ortamında…
İşte o belediyeler CHP'nin bundan sonraki siyasî kaderini belirlemede hayati bir misyon ifa edecekler… Ya yerel seçimlerdeki başarının, partileri adına genel seçimlere taşınmasına yol açacaklar… Ya da 1995'teki gibi hezimete kapı aralayacaklar…
Şimdilik -üstelik bütün baskılara rağmen- belediyelerin halktaki karşılığı genel anlamda yüksek… Zaten sonuçlar anketlere de yansıyor… İktidardaki yorgunluk görüntüsü ve genel ekonomik durum da CHP'li belediyelere verilen krediyi yüksekte tutuyor, beklentiyi koruyor…
Ama bu tablo sonuna kadar böyle gideceği anlamına gelmez… İSKİ tipi birkaç yolsuzluk, icraatsizlik, adaletsizlik veya kuşatıcılıktan uzak, ideolojik bağnazlık taşıyan örnekler, medya gücü böylesine kudretli bir iktidarın elinde çok büyük bir koza dönüşebilir…
CHP'li belediyeler çok titiz davranmak ve 1989 örneğini akıldan çıkarmamak mecburiyetindeler… Çünkü insanın olduğu yerde zaaf da vardır… Asıl olan 'insan' değil, 'sistem' olmak mecburiyetindedir…