Vatandaş ne yapsın?
Ahmet bey, borsacı değil.
Ekonomist hiç değil. Üniversite bitiremediği gibi, liseden terk.
Ayda 800 lira maaşı olan emekli.
Bankada dişinden tırnağından artırdığı 3-5 milyarı var. Ev, arsa alamayacağı parayı, kötü günler için saklıyor. Ona sorarsanız , kefen parası. İş bulup çalışamadığı, masraf olmasın diye kahveye gitmediği için Ahmet bey günün büyük kısmını evde geçiriyor.
Televizyon karşısına oturduğunda da, “ evlilik programı” değil, ekonomi programlarını izliyor. Amacı bankadaki parasını daha iyi değerlendirmek. Faiz çok düştüğü için de çareyi televizyondan piyasaları izlemekte bulmuş. Ancak son günlerde aklı karışmış. Aklı karışan sadece emekli Ahmet bey değil. Anlı şanlı ekonomistlerden, ülke yöneticilerine kadar herkesin aklı karışık.
Ahmet beyin sorusu çok net.
Dolar yükselirken borsa yükselir mi?
Cevap, “Hayır, yükselmez, aksine düşer”
Ahmet bey de bunu ekrandaki piyasa yorumcularından öğrenmiş.
Dolar yükselirken borsa yükseliyor, ayrıca altın da yükseliyor.
Yetmedi.
Petrol yükseliyor.
Yetmedi.
Başta demir olmak üzere emtia fiyatları yükseliyor. Bunlarla birlikte borsa endeksi de yükseliyor. Ahmet bey, piyasalardaki önlenmez yükselişin nedenini öğrenmek için karısı ve çocuklarının tepkisini göğüsleyip, başta Ezel, Kurtlar Vadisi gibi rayting rekorları kıran dizileri zap’layarak ekonomi programlarını izlemiş. Ne çare ki; piyasa yorumcularını izledikçe aklı karışmış. Saçı briyantinli yorumcu ne zaman;
“Dolardaki yükseliş geçici, aman dolar almayın, dolarınız varsa satın” demişse tersi olmuş. Dolar yükselmeye devam etmiş. Fazla kiloları yüzünden koltuğa düz oturamayan, kanı yüzüne çıkmış yorumcu, bozuk aksanı ile piyasaların yükselişini , hamsi buğulama tarifi gibi anlatıp, “ bu hafta geri dönüş başlar” diye ahkam kestiğinde, piyasalar çıkışını sürdürmüş.
AB ülkeleri ekonomisinin karamsar tablo çizmelerini fırsat bilen Prof ünvanlı yorumcular ise “AB deki kriz dünya piyasalarını sarsar” diyerek göle maya çalmışlar. AB ülkelerindeki kriz devam etmiş. Maya tutmayınca Prof ünvanlı yorumcular, dut yemiş bülbüle dönmüşler. Ahmet bey, kime inanacağını şaşırmış. Televizyon kumandasını, karısına teslim edip, köşesine çekilerek düşünmeye başlamış:
-Türkiye’nin borcu 400 milyar doların üzerinde, dolar değer kazanınca Türkiye’nin ödeyeceği borcu lira cinsinden artar.
-Cari açık, bu yıl da yüksek olup, ekonomi için S.O.S verdirir.
-Hükümet, haziran ayındaki seçimde, her zamanki gibi bol para harcar.
-Faizler düşmeye devam edince, sıcak para dışarı kaçar. Hazine Bonosu ve hisse senedi satışının artması, doların yükselişini tetikler. Emekli Ahmet bey, düşündükçe karnında kelebekler uçmaya başlamış. Cevapsız sorular beynini kemirmeye başlayınca düşünmeyi bırakmış. Bankadaki üç beş kuruş parasını kaybetmemek için kesin kararını vermiş:
-1.6 liradan dolar almam.
-1400 lira seviyelerinden altın almam.
- Endeks 60 binin altına düşmezse hisse senedi almam. Verdiği kararın rahatlığı ile koltuğuna gömülüp, reytingli dizileri izlemeye başlamış. Piyasaların oynaklığı sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada endişeyle izleniyor. AB’de ekonomik kriz ile anılmayan sadece bir iki ülke kaldı. Yunanistan aldığı kredilere ve yardıma rağmen belini doğrultamadı. İspanya parçalı bulutlu bir seyir izliyor. İtalya’nın durumu ispanya’dan farklı değil. Portekiz, krizde yükselen değer oldu. İrlanda’danın sıkıntısı sürüyor. İngiltere krizi gururu ve suskunluğu ile çözme telaşında. Kendi derdine düşen Almanya, kime borç vereceğini şaşırmış durumda. Kısacası AB’nin durumu iyi değil. Piyasaların büyük oyuncuları, her gün değişik bir ürün üzerine oyun kuruyorlar. Oyuncular birbiri ardına sahneye çıkınca, parası olanların aklı karışıyor. Çok değil birkaç yıl önce dünyayı saran ekonomik kriz nedeniyle yoğurdu üfleyerek yemek istiyorlar. Onlar ihtiyatlı davranınca daralan piyasada oyuncular istedikleri gibi at koşturuyorlar. Bir takım medyaya göre Türkiye bu puslu görüntü içerisinde parlayan yıldız.
2011 yılında satılacak bir şey kalmadı.
Borç her geçen gün katlanarak artıyor.
Türkiyeli olarak aldığımız borcu,
Türk olarak ödediğimiz için yabancı sermaye hem kazanmak hem de başka amaçlar için borç verme yarışına giriyor.
Türkiye’ye giren para, çıkan paradan fazla olduğundan işler şimdilik iyi gidiyor.
Alınan borçların ödenmesi, verilen sözlerin tutulması için de iyi gitmesi gerekiyor.
İşte bu paradoks emekli Ahmet beyi ihtiyatlı yatırım yapmaya, ya da hiçbir şey yapmadan sabırla beklemeye yöneltiyor.