Vatan kokusu ve Ganire Paşayeva
Azerbaycan’ın Türkiye’ye ve bütün Türk Dünyası’na yansıyan yüzüydü Ganire Paşayeva... Türk kadınını temsil eden mitolojik çehresiyle ve tatlı sert üslubuyla hep bir hedefe doğru yürüdü... 48 yıllık ömrüne, tıp doktorluğu, uluslararası hukuk uzmanlığı, gazetecilik, televizyonculuk ve siyasetle birlikte şiir ve romanı da sığdırmıştı ama bütün bu faaliyetlerinin tek bir amacı vardı: Türk Birliği...
Uluslararası hukuktaki yetkinliği ile dünyanın gerçek durumunu 2018 yılında Edirne'de düzenlenen "Türk dünyasının meseleleri Afrin ve Karabağ" konferansında şöyle özetlemişti:
"Dünyada uluslararası hukuk bitmiştir. Uluslararası örgütler ise büyük güçlerin haklarını savunma dışında hiçbir şeyle uğraşmıyor. Birleşmiş Milletler'den başlayalım, diğer örgütlere kadar hepsi aynı. Azerbaycan biziz, Türkiye biziz, Kerkük biziz, Balkanlar biziz, Kuzey Kıbrıs biziz. Bizim artık birbirimizi sahiplenerek yola çıkmamız lazım."
***
Onun işi gücü, uluslararası kurumlarda Azerbaycan’ı temsil ederken, bir taraftan da sözle, şiirle, romanla Türk Birliği düşüncesini bir aşk gibi kalplere yerleştirmekti. Onun en büyük aşkı buydu...
Ganire Hanım’ın Ahıska Türklerinin yaşadığı acıları roman olarak yazdığı “Vatan Kokusu” isimli kitabının tanıtım toplantısı, İLESAM tarafından, 2017 yılında Türk Tarih Kurumu Salonu’nda yapılmıştı.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız, o toplantıda “Vatan sevgisinin de bir zekâtı vardır. Yapmak istedikten sonra her şey yapılır. Pek çok şey yapan ve yapacak pek çok şeyi olan, yüreği güzel insan Ganire Hanım’ı Balkanlarda, Türkmeneli’nde, Orta Asya’da vb. yerlerde görürsünüz. Şimdi de Ganire Paşayeva burada, aramızda.” demişti.
Ganire Paşayeva ise şöyle konuşmuştu:
“Kerkük bizim için başka bir anlam taşıyor. Ahıska’nın bizim için farklı bir manası var. Bizim özbeöz kardeşlerimiz. O zulümden gelen, bizim insanımızdır. İnsanımızın acısı var, sorunu var. Neden bu kadar büyük bir milletin dünyanın çeşitli yerlerindeki insanları ağlıyor. İnsanımızı bu acıdan kurtarmanın yolunu bulmalıyız. Biz bu yolun birlik, beraberlik ve sahiplenmekten geçtiğini biliyoruz. ‘Türk Birliği’nin kurulmasını yabancılar istemeyecekler. Biz bu noktada ne yapmalıyız? Sınır içi milliyetçiliği değil sınırlar üstü milliyetçiliği olacak. Bizler, yazarlar, aydınlar olarak toplumu bilinçlendirmede yetersiz kaldık. Ahıska sadece Ahıskalılara değil hepimize lazımdı. Her şeyin bir değeri var. Biz çocuklarımıza vatanımızın değerini anlatmazsak onlar bunu bilemez. Bizlerden sonra vatanımızı sahiplenecek olan onlardır. Burada gaye güzel roman, güzel hikâye yazmak değil; Türkiye’de olup Karabağ’ı, Ahıska’yı vb. yerleri yazmak, anlatmak. Kısaca elini taşın altına koymak. Bunu yapanlar bedel öderler. Geçmişte de örnekleri var. Biz, bu toplumda bu misyonu üstlenmezsek, sonuna kadar davamızı sahiplenmezsek kim sahiplenecek. Bizim yeniden doğuşumuz başladı. Ben buna inanıyorum. Gerekirse il il, mahalle mahalle, sokak sokak dolaşarak vatanı ve milleti anlatacağız. Genç nesilleri bu bilinçle yetiştirmek için çalışacağız. Birlik ve beraberlik için tarih bize bu şansı verdi. Demek ki birbirimizle değil bir araya gelerek ortak paylaşımlarımızla uğraşacağız. Dilde ve fikirde bir olmayanlar, işte bir olamazlar. Öyle bir çalışalım ki bundan böyle acıların yıldönümünü anmayalım.”
***
Vatansever insanlar, yaşadıkları sürece müthiş bir enerjiye sahip oluyor. Bunu yıllarca birlikte çalıştığımız ağabeyim Necdet Sevinç’te de görmüştüm. Hastalığının yakasını bırakmayacağını anladığında, Gaziantep savunmasını belgesel roman olarak yazmaya karar vermişti. “İstiklal’in Bedeli”, işte böyle bir son gayretin ürünüydü... Yine gazeteci arkadaşım Kemal Çapraz’ın bütün mücadelesi Türk Dünyası içindi...
Ganire Hanım da genç yaşta uçmağa vardı... Onu bizden sonraki nesiller de ay gibi yüzüyle ve eserleriyle hatırlayacaktır.