Uyuşturucuyu Hudut Birliği mi kontrol edecek?
Başbakan Tayyip Erdoğan, “özel ordu mu kuruluyor?” sorusuna açıklık getirerek “Bunlar özel bir ordu değil, hudut birlikleri olacak. Özel hudut birlikleri mevcut bünye içinde farklı statüde 5 yıl ve daha üzeri bir süre görev yapacak. Kritik ve hassas bölgelerde belli bir süre ile sınırlı olarak profesyonel güvenlik gücü şeklinde terörle mücadele edecekler” dedi.
Erdoğan, terör konusunda “Eğer dışarıdan kuşatmanın önünü kesmezsek, bu perdelemeyi kesmezsek, oradan gelen destekler ortadan kaldırılmazsa bu sıkıntı yine devam edecektir. Bu adeta kanser mikrobu gibidir. İnşallah bunu vücuttan çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız” diye konuştu.
***
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi kanserle mücadelede cerrahinin rolü tartışmalıdır, çünkü vücudun direnç gücünü artırmadıkça aynı hastalık bu defa başka bir organda yeniden ortaya çıkmaktadır.
Kanser dahil bütün hastalıklara sebep olan, kandaki kirlenmedir. Kan temizlenebilirse, hasta organlar da kendiliğinden iyileşme sürecine girer.
Afganistan’dan ABD’ye kadar uzanan uyuşturucu trafiği, özel hudut birliğinin görev yapacağı Yüksekova’dan geçiyorsa, Türkiye’nin siyaseti kirlenmiş demektir. Mesele uyuşturucu trafiğini kimin kontrol edeceği meselesi olmasın sakın! “Ne fark eder” demeyin. Bu trafikte yılda iki trilyon dolar dönüyor. Bir trilyon dolarını ABD kazanıyor; 200 milyar doları bu coğrafyada kalıyor!
ABD ve AB bu rantın Türkiye’de kalmasını istemiyor!
***
“Özel ordu mu kuruluyor?” şüphesinin bir sebebi de TSK’nın Yeniçeri ocağına benzetilmesi ve yandaş yazarların eş zamanlı olarak “Yeni ve profesyonel bir ordu kuralım” kampanyasını başlatmasıdır. Son olarak Egemen Bağış da “500 bin kişilik profesyonel ordu kurarak işsizliği de çözüm getireceğiz” şeklinde bir “zihni sinir projesi” ortaya atmıştı!
24 Kasım 2008’de Yeniçağ’da konu gündeme getirilmiş ve geçtiğimiz Ocak ayında Akşam’dan Barkın Şık da “Türkiye’nin sınır güvenliği, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden alınarak İçişleri Bakanlığı’na veriliyor” şeklinde bir haber yapmıştı.
Haberde “AB’ye uyum kapsamında yapılacak yasa değişikliğinin ardından, asker, sınır güvenliğinden çekilecek ve yerine profesyonel personelden kurulu sivil kolluk gücü geçecek. Yeni teşkilat ilk etapta 50 bin personelden oluşacak” denilmişti.
***
Peki nereden çıktı bu sınır polisi?
2006 yılında Soros’un Türkiye ayağı olan Açık Toplum Enstitüsü’nün finansmanı ile TESEV ve Cenevre’de kurulu DCAF yani “Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Denetimi Merkezi” , “Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” başlığı altında bir Türkiye Almanağı yayınladı!
TESEV yazarları, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden itaat kültürünü kaldırmayı, Jandarmayı lağvetmeyi, sınırların korunmasını TSK, Jandarma ve polisin elinden almayı savunuyordu!
TESEV’in “Güvenlik sektörü” raporunda Lale Sarıibrahimoğlu, “Türkiye’nin AB kriterlerine uyumu amacıyla İçişleri Bakanlığı ile AB arasında bir dizi proje üzerinde çalışma başlatılmıştır” dedikten sonra “Bu çalışmaların odağında, Türkiye’nin iç güvenlik politikalarının siyasi otorite tarafından hazırlanarak saydamlaştırılması ve iç güvenlikte JGK, SGK ve Polis üçlüsünden oluşan farklı yapılanmaların yerine tamamıyla sivillerden oluşacak profesyonel bir sivil Sınır Polis Teşkilatı’nın kurulması bulunmaktadır” diye yazmıştı.
***
Anlaşılıyor ki Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile yaptığı iki buçuk saatlik son görüşmede, bu projeyi “20 bin kişi ile sınırlı ve mevcut bünye içinde tutmak” konusunda uzlaşmaya vardı.