Uyduran adam!
Yeniçağ’ın ısrarla “Ümraniye Davası” dediği, kamuoyunda Ergenekon Davası diye anılan davanın son duruşmasını takip ettim. Emekli general Veli Küçük’ün kızı Avukat Zeynep Küçük’ün savunmasını dinledim. Sonra, sürpriz bir şekilde sanıklara son sözleri soruldu.. Hemen hepsinin ortak mesajı, “mahkemeden adalet beklemiyoruz” şeklindeydi.
Hangi mahkeme olursa olsun, sanıklar, hakimlerin vicdanlarının sesini dinleyeceği kabulü ile savunma yapar. Fakat son sözlerinden, hiçbir sanığın bu mahkemeden vicdanlı bir karar çıkacağına inanmadığı belliydi...
***
Çünkü Avukat Zeynep Küçük’e göre iddianame ve esas hakkındaki mütalaa, uzmanların “vicdanları yoktur” dediği anti-sosyal kişilik bozukluğu hastalarından birinin hem gizli hem açık tanıklığına dayanıyordu. Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, bu hastaları şöyle tanımlıyordu:
“Günah, ayıp, suç tanımazlar. Vicdanları yoktur. Kural tanımazlıklarını, suçlarını, kendileri ve karşılarındakilere, akla uygun hale getirerek ve yansıtarak açıklarlar. Bir anti-sosyal kişilik, annesini öldürür, hüngür hüngür ağlar. Sonra da annesini suçlar ve haklı gerekçeler çıkartır.”
Ümraniye davasında sanıkların kullandığı şiddet unsuru olarak gösterilen Danıştay cinayetinin mahkûmlarından Osman Yıldırım, Zeynep Küçük’ün belirttiği gibi GATA tarafından “İleri derecede antisosyal kişilik bozukluğu” tanısı konulup dokuz uzman tarafından oy birliği ile hakkında “Suç tarihinde ve halen askerliğe elverişli değildir” raporu verilen bir kişiydi..
İşte o Osman Yıldırım, Danıştay saldırısında mahkûm olduktan sonra, Süleyman Esen’in avukatına, Ataşehir’de Alparslan’ın arkadaşının evinde bir toplantı yapıldığını söyledi. Avukat da bu bilgiyi Şamil Tayyar’a anlattı. Konu Tayyar’ın köşesinde yayınlandıktan sonra, Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım gibi isimler ve onlar üzerinden bütün asker-sivil sanıklar, Danıştay cinayetiyle ve bombalarla ilişkilendirildi!
Zeynep Küçük, gerek Cumhuriyet gazetesine bomba atılması, gerekse, Danıştay baskını sırasında, Süleyman Esen, Küçük Salih, Osman Yıldırım, Alparslan Arslan, Orhan Kadı ve Recep Özkan’ın aralarındaki 11 günde 464 telefon görüşmesi bulunduğunu, bombaların bu görüşmeler sırasında Alparslan’a teslim edildiğini, kimyasal ilaç içirilen Alparslan’ın, Küçük Salih tarafından, “cin çıkarmak” suretiyle ve “Esma ül Hüsna’yı okursam, yüzüm görünmez olur” inancı verilerek Danıştay’a gönderildiğini, bu kişilerin diğer sanıklardan hiç biriyle irtibatları olmadığını belgeleriyle ispatladı. Ancak esas hakkındaki mütalaada, Süleyman Esen’in beraati, Osman’ın ise itirafçılıktan yararlanması isteniyor!
***
Avukat Zeynep Küçük, “Ümraniye’de bir gecekonduda bombaların bulunduğu iddia edilen aramaya ait tek kare fotoğraf, video kaydı ya da tanık yok. Olay yeri inceleme ekibi, tutanağı da burada düzenledi, ekibin parmak izi almasına da izin verilmedi ve ertesi gün bütün bombalar imha edildi” dedi.
Zeynep Küçük, Danıştay cinayetinden bir gün sonra Bakan M. Ali Şahin’in, AKP’ye yönelik tepkilere karşılık soruşturmayla ilgili olarak, “Sürprizlere hazırlıklı olun” dediğini, aynı gün ortaya bir şema çıkarıldığını, Sabri Uzun’un daha önce saçmasapan bulup işlem yapmadığı şema hakkında, Abdullah Gül’ün emniyet görevlilerine, “delillendirin, savcı bulun, hepsini yakalayın” talimatını verdiğini belgeleriyle hatırlattı...
***
Uyduran adam, sadece, duruşmada “hepinizin kanını içerim” diyen Osman Yıldırım değil... Mesela o şemayı işkence sonucunda çizdiren bir adam var! Zeynep Küçük’ün atıfta bulunduğu gibi Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat’a göre üst düzeyde de çok sayıda uyduran adam var... Mesela son günlerde yalanlar üzerinden siyaset yapan adamlar gibi...