Ümmetin birliği mi milletin birliği mi?
Tayyip Erdoğan'ın, AKP'den ayrılacaklar için "ümmeti bölmeyin" diye konuşmasından sonra "siyasi ümmet dili", iç ve dış politikaya da hâkim kılınmak isteniyor.
Oysa Türkiye, bir din devleti değildir, temeli ümmet değil millettir!
İlk örneği Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan vereyim.
İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi, Suudi Arabistan kralı Selman'ın çağrısı ile Cidde'de olağanüstü toplandı.
Toplantıda konuşan Çavuşoğlu, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Batı Şeria'nın bir kısmını ilhak edeceklerini söylemesi hakkında, "Bu utanç verici açıklama, Orta Doğu'da kalıcı barış umutlarını yok etme pahasına, yaklaşan genel seçimlerde birkaç oy daha fazla kazanmaya yönelik alçakça bir girişimdir" dedi.
Çavuşoğlu, "Ümmetin tüm üyeleri sesli ve birlikte tepki vermiş olsaydı ABD ve İsrail'in pervasız planları, politikaları ve davranışları bu noktaya hiç gelmeyecekti. Ümmetin temsilcileri olarak Filistinlilerin kendi topraklarında, kendi bağımsız ülkelerinde barış içinde, özgünce ve onurlarıyla yaşamalarını sağlamak bizim gelecek nesillere sorumluluğumuzdur." diye konuştu.
Çavuşoğlu, ümmetin temsilcisi mi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mi?
***
İkinci haber New York'tan…
Anadolu Ajansı'nın haberine göre ABD'deki Türk ve Müslüman toplumu BM Genel Kurulu toplantıları için New York'a gelecek Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı bekliyor?
"Erdoğan ile halk buluşması" organize eden Türk Amerikan Yönlendirme Komitesi Eş Başkanı Halil Mutlu, "Amerika'daki Türk ve Müslüman toplumu ile cumhurbaşkanımızı buluşturacağımız program için hazırlıklarımız tüm hızıyla sürüyor. 3 bine yakın katılımın yarısının Türk toplumundan diğer yarısının da Amerika'daki Müslüman gruplardan olmasını bekliyoruz" dedi.
Üçüncü haber Ankara'dan…
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İslam Birliği Araştırmalar Merkezi'nce Ankara'da bir otelde toplanan "İslam Dünyasının Geleceği ve Filistin" temalı "İslam Birliği Kongresi"nde, "Filistin'in geleceği İslam dünyasına, İslam dünyasının geleceği Filistin'e bağlıdır. Filistin özgürleşmeden İslam dünyasının huzura kavuşması mümkün değildir" dedi.
İslam Birliği Kongresi'nde konuşan Dünya Mezhepler Arası Yakınlaşma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Eraki ise "İslam ümmetinin kimliği bugün tehdit altındadır. Bizi ülkelere parçaladılar, bizi birbirimize karşı savaştırdılar. Birbirimize düşman ederek, kimliğimizi yok etmeye çalıştılar. İslam birliği, Müslümanlar için asla vazgeçilmez bir durumdur. Ümmet olarak bu birlikten kesinlikle vazgeçemeyiz. Ümmeti bir araya getirmek için İslam ülkelerinin, ekonomi, savunma, ilmi ve kültür alanlarında birlik projeleri ortaya koyması gerekir" diye konuştu.
***
İslam dünyasının kan revan içinde olmasının sebebi, sahip olduğu enerji kaynaklarının başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı devletler tarafından ve onlarla işbirliği içindeki ülke yöneticileri eliyle sömürülmesidir. Sömürünün devam edebilmesi için, ABD tarafından "İslam içi çatışma stratejisi" uygulanmaktadır.
Suudi Arabistan yönetimi, kendi ülkesinin kaynaklarını petrol şirketleri üzerinden Batılı ülkelerin istediği gibi yönetmektedir. Suudi Arabistan, Kudüs'ün ABD tarafından İsrail'in başkenti olarak tanınmasına örtülü olarak onay vermiştir. Aynı ülke Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını yine Batılı şirketlere teslim eden Kıbrıs Rum yönetimini, Türkiye'ye karşı desteklemektedir. Yine Suudi Arabistan, PYD'ye para yardımı yapmaktadır.
İran dışındaki İslam ülkeleri, Washington yörüngesindedir. Kendi halklarını ise diktatörlükle ve geçim ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle susturmaktadırlar.
Bu itibarla, asıl konuşulması gereken, İslam ülkelerinin işbirlikçi diktatörlerden nasıl kurtulacağıdır.
***
Türkiye ise öncelikle, milletin birliği üzerinde durmalıdır. Zira temelinden yanlış olan Suriye politikasında bile vahim icraatlar, "ensar-muhacir" kavramlarıyla ve yine din eksenli olarak halka kabul ettirilmek istenmiş, bu konuda milletin birliği zedelenmiştir.
Milletin tüm mensupları, sesli ve birlikte tepki vermiş olsaydı, Suriye sorunu bu hale gelir miydi? PYD devleti kurulabilir miydi? Türkiye'nin nüfus yapısı değiştirilebilir miydi?