Ulusalcıları temizlemek!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''nun salı günü yaptığı grup toplantısında "Açık söylüyorum, biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık Saray tam odur" sözleri Nurcu Yeni Asya gazetesi yazarı Ömer Faruk Özaydın tarafından yorumlandı.

odatv''nin haber gündeminde de uzun süre birinci sırada yer alan yazıda Özaydın, "Kılıçdaroğlu, öyle bir dönemde başkanlık yaptı ki, 17/25, 15 Temmuz, 16 Nisan gibi siyasette taşların yerinden oynadığı Türkiye''nin kaderini değiştiren yıllardı. Kılıçdaroğlu, bir yandan partiyi milletle küstüren ulusalcı ve aristokratları temizlerken, diğer yandan muhalefeti de toparladı. Ama asıl önemli olan partisinin dizginini antidemokratik rejimden kurtarma çabasıdır" ifadelerini kullandı.

***

"CHP''deki aristokratlar" değerlendirmesi açımlamaya muhtaç. Zira "aristokrat", "soylular sınıfından olan" anlamına gelir... Yazıda parti yönetiminde uzun süre bulunanlar kastediliyor ama onlar bu makamlara siyasi mücadele ile gelen insanlardı... Hiçbirinin de soyla ilgili bir iddiası veya söylemi yoktu... Dışarıdan bakınca, ulaşılmaz gibi mi görünüyorlardı acaba?

Yazarın "ulusalcıları partiden temizledi" değerlendirmesine ise kimse itiraz etmez herhalde... Kılıçdaroğlu bile itiraz etmediğine göre...

"Ulusalcılık", sağcı olmadıklarını vurgulamak isteyenlerin kullandığı bir kavramdır ve "milliyetçilik" ile özde bir farklılığı yoktur. Türkiye''yi kuran irade Türk Milliyetçiliğidir. Öyleyse bu kavramlarla sorunu olanların, Türkiye''nin kuruluş iradesi ile sorunu var demektir.

Nitekim, ulusalcılık dalgasının yükseldiği dönemde Fetullah Gülen, kendilerini bu kavramla ifade edenlere savaş açmış ve şöyle demişti:

"Ölseler bir araya gelmeyecek kimseler, ulusal cephe adı altında suni bir kitlesel dalga oluşturmaya çalışıyor. Ulusal cephe adı altında oluşturulmaya çalışılan dalganın sınırları belli değil. Hedefi, niyeti ve çağrı yaptığı hassasiyetleri farklıdır. Kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga... Her açıdan manipülatif bir organizasyon olduğu belli. Ama sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır."

Biz de 25 Ekim 2005 tarihli ve "Sınıksız Misyoner" başlıklı yazıyla şöyle bir yorum yapmıştık:

"Senin dinlerarası diyaloğun kemikli oluyor öyle mi? Peki Papa, 1991 yılında, kendisine bağlı bütün kiliselere gönderdiği ''Kurtarıcı Misyon'' başlıklı yazıda ne diyor:

''Dinlerarası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih''i ve İncil''i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir.''

Bu durumda, sen de o misyonun bir görevlisi, misyoneri olmuyor musun Fetullah Gülen?

Papa''yı ziyarete gittiğinde, ''Papa cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinlerarası diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz'' hitabında bulunan sen değil misin?

Bu mu senin etin kemiğin, bu mu senin Türklüğün, Müslümanlığın?

Sen Abant konsilini toplarken elbette biz de ulusal cepheyi kuracaktık Fetullah Gülen!

Sen, Hıristiyanlarla, Yahudilerle amentü birliği yaparken, biz de Alevilerimizle amentü birliği yaptık, kucaklaştık, bunda ne kötülük görüyorsun Fetullah Gülen?"

***

Fakat Danıştay baskını, Hrant Dink cinayeti gibi olaylarla düğmeye basılmıştı zaten... Hedefleri, bu olaylardan milliyetçileri, ulusalcıları sorumlu tutmak idi... AKP iktidarı, Fetullah Gülen''in gösterdiği hedefe doğru koştu ve FETÖ''nün Ergenekon, Balyoz gibi operasyonları ve nihayet 15 Temmuz kalkışması sayesinde ülkenin yönetim sistemini bile değiştirdi. Terörle mücadele bir kenara bırakılıp teröristle mücadele edenler hakkında soruşturmalar başlatıldı! İçişleri Bakanlığı''nda da ulusalcılığı suç olarak gösteren bir rapor bile hazırlandı!

Bu süreçte Kılıçdaroğlu da ulusalcıları partisinden temizlemişse, bunu açık seçik konuşmakta fayda var...

Yazarın Diğer Yazıları