Ülken için savaşır mısın?

Amerikan araştırma şirketi Gallup, iki yıl önce dünya milletlerinin "ülkesi için savaşma iradesi"ni ölçmek üzere dünya çapında bir anket yapmıştı.

63 ülkede yapılan ankete göre listenin başında yüzde 94'le Fas bulunuyordu. Avrupa'da yüzde 74 ile Finlandiya birinci, Türkiye yüzde 73 ile 12'nci sırada çıkmıştı.

"Ülkem için savaşırım" diyenlerin oranı İngiltere'de yüzde 18, Fransa'da yüzde 29, İspanya'da yüzde 21, Rusya'da yüzde 59, Yunanistan'da yüzde 54, Hindistan'da yüzde75, Çin'de yüzde 71, ABD'de yüzde 44 çıkmıştı.

Türkiye'de oranın daha yüksek çıkması beklendirdi. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında böyle bir anket yapılmış olsaydı, bu oran Türkiye'de yüzde 99 çıkabilirdi. O günlerde yurdun her köşesinde gençler, askerlik şubelerine hücum etmiş ve savaşa gitmek istediğini söylemişti.

Peki aradan geçen yılar içinde ülke halkı için değişen nedir?

***

Türkiye'de 1974'ten sonra ortak paydalara sistematik bir saldırı başlatıldı. Buna karşılık toplumu ayrıştıran ne varsa önce siyasiler, sonra medya tarafından teşvik edildi veya kışkırtıldı.

Bu operasyon matematik kurallarına göre yapıldı! En küçük ortak katlar yıpratıldı, en büyük ortak bölenler beslendi. Son 16 yıl içinde siyasi iktidarın beslediği odaklar, Atatürk, cumhuriyet, laiklik, Türk kimliği, üzerinde sürekli olarak yıpratma faaliyetinde bulundu

Sonuçta "ülkem için savaşırım" diyenlerin oranı düşmeye başladı.

Bu konuya neden girdim. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bir söyleşide "Andımızı kaldırırsanız vatan ve millet sevgisini nasıl öğreteceksiniz? Sorun oradan çıkıyor. Ant okutmak, bir noktada, çocuğun kafasına vatan ve millet sevgisini ilkokulda koymaya uğraşmak demektir." dedi de onun için...

Türkiye Türk tarihinin hakkından gelmek isteyenlerle birlikte aynı zihniyete sahip bir kadro tarafından yönetiliyor, "AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk" diyorlar, cumhuriyet dönemini reklam arası olarak görüyorlar da onun için…

Peki hedeflerine ulaşabilirler mi? Veya ulaştılar da toplum mu farkında değil?

***

Aslında toplumun en küçük ortak katlarını bulup yine kendi toplumuna hitap etmek, en büyük ortak bölenleri bulup Türk Milleti'nin bağışıklık sistemini çökertmeye çalışmaktan daha kolaydır. Çünkü millet, ayrıştıranı değil, birleştireni takdir eder. Fakat milleti ayrıştıranlar, bu işi din kisvesi altında yaptığı için bugüne kadar mesafe aldı.

Türkiye'de temel sorun, aslen Türk olmadığı halde Müslümanlık ortak paydasına sığınarak ve İslam'ı etnik ırkçılığa dayalı hedeflerinin maskesi olarak kullanıp her türlü ideolojik kalıba giren, böylece, bütün fikirleri içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürükleyen nesillerden kaynaklanmaktadır. Bunların sayısı bellidir ama etkinlikleri, örgütsüz Türk Milleti'nden daha fazladır!

Oysa Türkiye'yi kuran irade olan Türk Milliyetçiliği, "Türklük" deyince, bütün Türkiye halkını kastetmektedir. Türkçülük hapsi içindir. Zaten, Balkanlar ve Kafkaslar'dan gelenlerin içinde ırken Türk olan büyük çoğunluğun dışında, Hıristiyanlar tarafından katledilmekte oldukları ve Türk sayıldıkları için Türkiye'ye sığınanlar da vardır. Onları Türklüğe bağlayan bağ, sadece vatandaşlık bağı değil, kaderdir!

***

Millet, Atatürk'ün belirttiği gibi, müşterek varlığını devam ettirmek için Türk milliyeti bağıyla fertlerini toplamışsa, veya "Türk duygusunu yüksek tutarak" milli mücadele verebilmişse, "milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle beslemek " ve bunu "milli ülkümüz" kabul etmek yerine, milli kimliği etnik bir unsur veya "etnik unsurların vatandaş olarak toplanması" derecesine düşürerek milli kimliğe darbe vurmakla ulaşılacak sonuç, milli birliğin dağıtılması, Türkiye'nin Türk vatanı olmaktan çıkarılmasıdır!

Bu da düpedüz vatana ihanettir.

Yazarın Diğer Yazıları