Turpun büyüğü kimin heybesinde?

Ulusal Kanal'da referandum öncesi yapılan programlarda Devlet Bahçeli'nin eyalet sistemi isteyen Cumhurbaşkanı'nın danışmanları ile ilgili "Ben olsam hemen görevden alırdım" sözleri sorulunca ağzımdan "Bana danışmanını söyle kim olduğunu söyleyeyim" sözleri dökülmüştü. Herkes bilir; sözün aslı "Bana arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim" şeklindedir.

Referandumdan sonraki tartışmalar üzerine de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Avrupa'nın tutumu üzerine konuşurken, "Bazı Batılı aydınlar, siyasetçiler bir şeylerin sonunu ilan ettiklerini görüyoruz. Dinin, siyasetin sonunu ilan etmeler vs. Bir son ilan etme alışkanlığını görüyoruz. Türkiye'de de bir şeylerin sonunun geldiğine dair açıklamalar geliyor. Şunu bilsinler ki, bizim için her şey yeni başlıyor. Şunu bilsinler ki bizim için bir son gelmedi. Türkiye daha yeni başlıyor" dedi.

***

Avrupa'nın Türkiye'ye karşı tutumu üzerinden Tayyip Erdoğan iktidarına prim kazandırmaya çalışmak bir taktiktir ama ben "Türkiye daha yeni başlıyor" sözleri üzerinden gitmek istiyorum.

Zira sabah dokuzda gazeteci ağabeyim Murat Çulcu aradı ve Ocak ayında söylediği "Bu daha tavşan anayasa! Asıl rejim değişikliğini daha sonra yapacaklar" sözlerini hatırlattı. Çulcu, Kalın'ın sözleriyle birlikte Venedik Komisyonu'nun bir Türk üyesinin Cumhuriyet'e yaptığı "Bu bir anayasasızlık sürecidir" açıklamalarını, ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Yeni Anayasa için çalışmaya başlayalım" sözlerini de birlikte değerlendirerek gerisini bana bıraktı.

***

Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı Mehmet Uçum ne diyordu: "Bu siyasal perspektif yeni Anayasa ile başlayacak bir hukuk reformu sürecini zorunlu kılıyor. Ancak bu reform süreci, 'Türkiye milletinin inşa süreci'ni tamamlayıp güvence altına alabilir. Yani 'dışlayıcı ve baskıcı Türk milleti'nden 'kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye milleti'ne geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur." diyordu!

Uçum, ayrıca "Anayasa değişikliğiyle Türkiye'nin yeni anayasal sistem ihtiyacı tam olarak karşılanmıyor. Bu reform süreci devam etmek zorunda... Yeni Anayasa ihtiyacımız bu değişiklikten sonra çok daha güçlü hale gelecek. Sayın Bahçeli, 'merdiven teorisi' açıklaması yaptı, 'Türkiye'nin hukuk ihtiyacını adım adım karşılayalım' dedi. Bu bir iş birliği çağrısıdır. Bu iş birlikleri devam ettirilirse MHP ile birlikte yürünebilir. Gelecekte çok farklı siyasi aktörler de yeni anayasal sistem değişikliğinde rol alabilir." diyordu.

Yani asıl taktiği veren kişinin "merdiven teorisi" ile Bahçeli olduğunu itiraf ediyor ve "Ülkücüler, Devlet Bahçeli'yi etkisizleştirirse, yola başka siyasi yapılarla devam ederiz" demek istiyordu.

***

Venedik Komisyonu üyesi ve Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Öykü Didem Aydın ise Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada şöyle diyor:

"Referandumda koşullar eşit olsaydı dahi bu reform, herhangi bir anayasal demokraside kabul edilebilecek sınırların ötesine gidiyor. Anayasasızlaştırma, parlamentosuzlaştırma anlamına gelen bir metin. Bu bir anayasa değil, tam aksine anayasanın öngördüğü sınırları kaldırmaya meyleden bir girişim. Parlamentonun üstünlüğünün yürütme erkine devri söz konusu. Anayasa yok ama parlamento da yok, o zaman demokrasi de yok! Anayasal demokrasi yok. Çarpık bir demokrasi... Bu anayasa sürdürülebilir değil. Türkiye'nin anayasa sorunu bitmedi, yeni başlıyor. Tam da şimdi bir anayasaya ihtiyacımız var."

Kısacası, Türkiye silâhla bölünemedi, Anayasa üzerinden bölünmeye çalışılıyor. Çulcu, bu sebeple önümüzdeki sürecin çok sert geçeceğini ve Türkiye'nin kaosa sürüklendiğini de söylüyor.

Turpun büyüğü heybedeydi ama o heybe şimdiden delindi, heybede turp kalmadı! Başka heybeler de var!

Yazarın Diğer Yazıları