"Türküm, Doğruyum" yerine "Irkçıyım, Gericiyim" diyenler!
AKP iktidarı, bölücülerin talebi gibi gösterilen bir konuyu tartışmaya açtı. Hem de Milli Eğitim Bakanı düzeyinde! Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, okullarda “Türküm, Doğruyum” diye başlayan andın kaldırılmasının tartışılabileceğini söyledi. Tepkiler üzerine de “Kaldırılsın demedim, tartışılabilir dedim” diye açıklama yaptı. Tartışmaya açmanın maksadı ne o halde?
* * *
Aslında sorunun kaynağı bölücülükten önce gerici zihniyettir. Burada gericilikten kastım, ulus devlet ve vatandaşlık bilincinin, medeni olmanın gereği ve ileri bir adım olduğunu görememektir. Bu tarz düşünen insanlar, başlangıçta Türkiye’nin bir Türk devleti olarak kurulmasına ve Türk Milliyetçiliğine doğrudan karşı çıkamadıkları için “İslam’da milliyetçilik yoktur” iddiasına sığındılar. Oysa, İslâm’da yasaklanan, kavmini sevmek değil, ırkçılıktır!
Irkçılığı illa da kan ırkçılığı diye algılamamak gerekir. Mesela, uygulanan partizanlık da sosyolojik bir ırkçılıktır. Çünkü temelinde adaletsizlik vardır. Oysa İslam’ın emri “Emaneti ehline veriniz” şeklindedir.
Devletin bütün imkanlarını kendi yandaşları için seferber eden, yandaşları dışında kimsenin yüzüne bakmayan AKP iktidarı, hem adaleti çiğnemekte hem de ırkçılığın daniskasını yapmaktadır! Üstelik, devlet imkânlarının ve kadrolarının dağıtımındaki kriterleri de dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Bir iki istisna dışında, nerede milliyetçiliğe tepkili, Türküm demeyi ırkçılık sayan bir gerici varsa, başlarının üzerinde tutuyorlar. Basındaki destekçilerine göre Türküm diyenler ırkçıdır! Bunlara göre her türlü azınlık ırkçılığı desteklenmelidir hatta birisi Türklükten bahsetti mi ırkçılığa girer! İşte asıl ırkçılık bu yaptıklarıdır! Fakat bunu da fark edemeyecek kadar şartlanmışlardır.
Telefon dinlemelerine karşı hukuk zaferi!
Danıştay’ın “telefon dinleme” leriyle ilgili aldığı son karar İstanbul Barosu’nun hukuk zaferidir. Davayı açan İstanbul Barosu, davalı Adalet Bakanlığı, kararı veren Danıştay 10’uncu Dairesi, itiraz eden Adalet Bakanlığı ve son kararı veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’dur.
Kurul, Adalet Bakanlığı’nın, 2007 yılında çıkardığı “İletişimin Denetlenmesi Yönetmeliği” nin, idareyi yargı yetkisi ile donattığını, sanık avukatlarının büro ve konutlarının teknik takiple dinlenmesine imkân verdiğini, “gizli soruşturmacının çalışma ilkeleri” ve “tesadüfen elde edilen deliller” gibi başlıklar altında getirilen ilkelerin haberleşme özgürlüğü ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdığını, yönetmelikle yargı yetkisinin kullanılmasına ve yürütülmesine karışıldığını; yürütme organlarının, mahkemelerin faaliyetlerini belirleyemeyeceğini hatta etki ve gözetimde de bulunamayacağını, idarenin kendisine verilen yetki alanını genişletemeyeceğini, yargılama usulünün yönetmelik değil kanun konusu olabileceğini, yasa koyucunun düzenlemediği alanlarda idarenin yönetmelikle kural koymasının “yargı yetkisinin gaspı” olduğunu belirterek Adalet Bakanlığı’nın itirazlarını reddetti.
Sonuç olarak Danıştay, ilgili yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasını onaylamış oldu.
Peki yürüyen davalarda delil olarak kullanılan hukuk dışı dinlemeler ne olacak? Buna mahkemeler karar verecek.
Taştaki Türkler!
Servet Somuncuoğlu’nun Sedat Simavi ödülü de alan “Taştaki Türkler” eserini nasıl temin edebileceğini soran okurlarıma duyurumdur: somuncuoglu@yahoo.com adresinden isteyebilirsiniz.