Turkovac aşı değilse diğerleri ne oluyor?
Yakın zamana kadar, eşiyle birlikte ürettiği genetik terapi sıvısının koruyucu olduğunu ileri süren Uğur Şahin bile bu iddiadan vazgeçti ve koruyuculuk oranının düştüğünü kabul etti ama hükümetlerin üçüncü, dördüncü hatta beşinci doza geçmelerini de istedi. Bu durum, bilimsel değildir ve aynı zamanda hukuken de çok büyük sorumluluk almaktır.
Türkiye''de de durum aynı ama BioNTek''i savunanlar, Turkovac''ın koruyuculuk oranının düşük olduğunu ileri sürüyor. Sağlık Bakanlığı''nın, Turkovac aşı niteliği kazanmadan acil kullanım onayı verdiğini belirtiyorlar. Turkovac''ın, virüsün ilk mutasyonuna göre üretildiğini, dolayısıyla şimdi hiçbir işe yaramayacağını söyleyenler de var...
***
Bunlar doğruysa diğer sıvılar için de başından beri aynı durum söz konusu değil midir? Onlar hangi mutasyona göre üretildi? Onlara acil kullanım onayı verildiğinde aşı niteliğini kazanmışlar mıydı? Sağlık Bakanlığı, onam metninde bunun deneysel bir uygulama olduğunu söylemiyor mu?
Halen hiçbir sıvı, aşı niteliği kazanmamıştır. Küresel çapta deney yapılmıştır ama sonuçları olumsuzdur.
Tedavi yöntemleri ve ilaçlar da deneyseldi ve ölenlerin yakınları veya organları tahrip olanların bir kısmı dava açmaya hazırlanmaktadır. Bunu önlemek için de Almanya''da uydurma raporlarla, gözlerde, akciğerlerde ve böbreklerdeki hasarın sorumluluğunu virüse yüklüyorlar! Oysa pıhtı atma, kalp kası iltihabı, kalp krizi gibi vakalara, deneysel sıvıların sebep olduğunu o sıvıları üretenler açıkladı. Organ tahribatı da ilaçlardan kaynaklandı! Reçetelerinde yazıyor; benim iddiam değil...
Peki aşı nedir? Aşı, zayıf virüs vererek vücudun antikor üretmesini ve galip gelmesini sağlayan, hastalığın başkalarına da bulaşmasını önleyen bir yöntemdir. Genetik terapi yöntemini kullananlar ise doğal yolla değil genetik müdahale ile yani yapay olarak vücuda antikor üretmeyi öğrettiklerini iddia etmektedir. Yöntemin mucidi Robert Malone ise genetik terapinin üremeyi durdurarak insan ırkının sonunu getirebileceğini söylemektedir. Yanlışsa yanlış olduğunu söylesinler; neden sansür ediyorlar?
***
Washington Times''ta Michael McKenna, aşı tanımını verdikten sonra özetle şöyle yazdı:
"Geçen Mayıs ayında, sattıkları şeyin aşı olmadığının ortaya çıkacağını tahmin eden CDC, aşının tanımını değiştirdi. Oysa aşı olan her birey enfekte olabiliyor ve başkasına da bulaştırmak konusunda muhtemelen konak haline geliyor. Şu anda testi pozitif çıkanların önemli bir kısmı ''aşılandı'', büyük bir kısmına da değişen oranlarda ikinci, üçüncü dozlar vuruldu. Üstelik ''aşılananlar'' aşılanmamışlara karşı öfke duyacak kadar yanlış yönlendirildi.
Basit gerçek şu ki aslında hiçbirimiz aşılanmadık! Çünkü aşı denilen sıvıların aşı olmadığı anlaşıldı. Tıp ve halk sağlığı toplulukları siyasallaştırıldı, vatandaşlara ve hastalara yalan söylediler ve yalan söylemeye devam ediyorlar.
Güvenilirliği paramparça olan halk sağlığı kadrosu, en azından bir nesil boyunca Birleşik Devletler''e faydasız olacak. Neyin aşı olup olmadığı kadar basit bir şey hakkında şimdi bile yalan söylemeye devam ederlerse, vatandaşlar, daha karmaşık ve belki de daha önemli sorunlarda, onlara nasıl güvenebilecek?"
***
"Komplo teorisi derler" diye, medyada büyük çoğunluğun sustuğu bir süreçte yukarıdaki uyarıları, bilim adamlarından alıntılarla ve uzman doktorların açıklamalarıyla, bu sütunda bilginize sunduk...
Çoğunluk, bilimi, din gibi tartışılmaz kılmak isteyen bir güruhun peşinden gitti. Kitleler, bilimle, akıl ve mantıkla ikna edilmedi; ani ölümle korkutuldu ve "işsiz kalırsın, seyahat edemezsin, yemek yiyemezsin, su bile içemezsin" diye baskı altına alındı.
Korku, seçimlerde de kullanılan bir aşıdır! Korku aşısı!