Türklük konusunda kim yalan söylüyor?
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yeni Anayasa’nın başlıca maddelerinde Türk kavramının olacağını belirterek, “Maalesef birileri Anayasa’nın hiçbir yerinde Türkiye’nin izi geçmeyecek onlar bunu silecek ve yok edecek şeklinde büyük bir çarpıtma ve karalama kampanyası yapıyor. Biz, bu çarpıtmanın ve karalama kampanyasının yanlış olduğunu söylüyoruz. Bizim söylediğimiz şey vatandaşlık tanımını doğru yapmak” diye açıklama yaptı.
Son televizyon tartışmalarında da sanki Anayasa’dan Türk lafzının çıkarılması girişimini başkaları uydurmuş gibi bir hava estiriliyor.
Uzun süredir, Tayyip Erdoğan, Türk kavramını bütün milletin adı olarak değil, etnik gruplardan birinin adı olarak zikretmiyor mu? Milletin adı ne olacak denildiği zaman, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, “Millet kendisi bunun adını koyar. Dışarıdan ad koymaya gerek yok” demedi mi?
Milli devletin temeli olan Türk kimliğini değiştirmeye çalışan Tayyip Erdoğan da halen Başbakandır. Cumhurbaşkanı seçtikleri Abdullah Gül de “Ne mutlu Türküm diyene sözünü dağlara taşlara yazdılar. Bu ilkelliktir ve aşılacaktır” dememiş miydi? Batman meydanında bu sözü kaldırmadılar mı?
***
Nitekim hazırladıkları Anayasa taslağında da Türk kavramı, ilgili maddelerden çıkarılmıştı. Son olarak Anayasa Mahkemesi üyelerinin ettiği yeminden “Türk milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan” ifadelerini de çıkardılar.
Peki şimdi niçin telaş içinde “Biz Türk adını kaldırmayacağız” diyorlar. Gerçek anketleri gördüler çünkü.. Türk halkı tehdidi algıladı; AKP baş aşağı gidiyor!
***
Bunları bir kenara bırakalım. İşte size gerçek bir delil:
2001 yılının Nisan ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross, NTV ana haber bülteninde Can Dündar’ın sorularını cevaplandırdı ve Tayyip Erdoğan’ın, kendisine verdiği bilgileri ifşa etti. Gross, şöyle dedi:
“Öğle yemeğinde yapılan yorumların en önemlisi, en ilginciydi. Tayyip Erdoğan, Anayasa’nın ilk maddelerinin yalnızca bir geçiş sürecinde var olabileceğini söyledi. Ve kendisi de Türkiye’nin artık birinci madde ya da üçüncü madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyacı olmadığını, olmayacağını söyledi. İleride... Bence bu çok ilgi çekici bir yorumdu. Dolayısıyla bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor.”
***
Tayyip Erdoğan, Avrupa’ya neden “Biz Türklüğe vurgu yapan maddeleri kaldıracağız” diye teminat verdi?
Çünkü AKP’nin meşruiyeti yoktur. AB ve ABD destekli kurulmuştur.
Çünkü yaptıkları, eski tabirle “Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga”dır.
İşte özel yetkili savcıların veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın asıl soruşturması gereken dış destekli darbe girişimi budur!
Özal’ın “Anadolu Federasyonu kuralım” düşüncesi ile PKK’nın “demokratik özerklik” önerisi de aynı projenin farklı isimlerle seslendirilmesidir.
Andreas Gross, “Bu projeden dolayı bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor” derken, Haçlıların “Türksüz bir Anadolu” isteklerini seslendirmiş oluyordu.
Gross, Türkiye’de sürdürülen soruşturmaların daha da derinleştirilmesi gerektiğini söylemeyi de ihmal etmemişti. Böylece sesini çıkaran Türkleri, “terörist” veya “darbeci” olarak suçlayacaklar ki “Türksüz Anadolu Projesi”ni uygulayabilsinler!
Aslında Türkiye parsellenerek “Türksüz ve ezansız bir Anadolu” için zemin hazırlanmaktadır. AKP’nin CFR’den gönderilen programının da esası budur.
Buna “Son Haçlı Seferi”de diyebilirsiniz. Ömer Çelik’ten hemen sonra, Tayyip Erdoğan da Türkiye’den gönderilen Ermeniler ve Rumların torunlarını Türkiye’ye davet etmedi mi?