Türklüğü silmek için Türklerden oy istemek!
Seçim günü yaklaştıkça, iktidar, muhalefetin ne vaadi varsa yerine getirmeye çalışıyor. Atanamayan öğretmenlerin 45 bininin Mayıs'ta atanacağı bildiriliyor. 3500 engelli öğretmenin ataması yapılıyor. Şehir içinde kullandığı ticari aracını yenileyeceklerden özel tüketim vergisi alınmayacağı açıklanıyor. Berber, terzi, bakkal, manav, kasap, taksici, dolmuşçu, servis işleticisi ve benzeri esnafın kazançları gelir vergisinden istisna edilmiş ve basit usulde vergilendirilmesi yani çok daha az vergi ödemesi sağlanmıştı. Şimdi 12 büyükşehirde pazarcı esnafına da aynı uygulama yapılacak...
En düşük emekli maaşının 7500 liraya çıkarılması daha önce başlatılmıştı...
Tabii, iktidar kazanırsa bu muafiyetler veya kazanımlar devam edecek mi belli değil ama seçim günü yaklaştıkça, herkesin ayağı yere basmaya başladı. Togg, karın doyurmuyor... Patates-soğanın önemini gecikerek de olsa anlamaya başladılar.
Tabii bütün bu kararların seçime 18-19 gün kalmışken alınmasının asıl sebebi, Cumhurbaşkanı adaylarından Kemal Kılıçdaroğlu'nun, anketlerde birkaç puan önde çıkmasıdır. Yoksa burunlarından kıl aldırmazlardı...
***
İnsanlar, vaatlere inanmaya meyillidir... Suriye'de kan döken teröristlerin çoğu cennet vaadiyle ikna edilmiş insanlardan oluşuyor. Kendi dindaşlarını "Allahüekber" diyerek öldürüyorlar.
Son günlerde bütün dünyada Kenya'daki ölüm orucundan ölenler konuşuluyor.
Kenya'nın Malindi kasabasında "aç kalarak Hz. İsa'ya kavuşmaları vadedilen" ve ölüm orucunda hayatını kaybeden ve ormanda cesetleri bulunan kişi sayısının 73'e çıktığı bildirildi.
Kenya Kızılhaçı tarafından yapılan açıklamada ise 112 kişinin kayıp olduğu ifade edildi.
Ulusal basınında çıkan haberlerde, Good News International Kilisesi papazı Paul Mackenzie Nthenge'nin, kilisesindeki insanlara, aç kalarak Hz. İsa'ya kavuşmayı vadettiği belirtilmişti.
Polis, 15 Nisan'da açlıktan öldüğünden şüphelenilen 4 kişinin cesedinin bulunmasının ardından Nthenge'yi gözaltına almıştı.
***
Hasan Sabbah, uyuşturucu verdiği gençleri, anadan üryan "huri"lerin ellerinde şarap kadehleriyle gezindiği bir bahçede uyandırır ve başları dönerken felekten birkaç saat çalmalarına izin verirdi... Böylece bu gençlere, istediği zaman onları cennete gönderebileceğine ikna ederdi. Sonra da o gençlere "uçurumdan atla" dediğinde tereddüt dahi etmezlerdi. Bir çeşit şartlı refleksti bu. Yüzyıllar sonra Pavlov, şartlı refleksin teorisini köpekler üzerinde yaptığı deneyle izah etmişti...
Alevilik-Sünnilik gibi dini hassasiyetler üzerinden yürümek de aslında yüzyılların birikimiyle şartlanmış insanların basiretini bağlamaya çalışmaktır...
İnsanların, dini vaatlerle veya beyinlerinde mevcut olan kültürel kodların tahrik edilmesiyle kandırılması, şartlı refleks teorisini uygulamaya benziyor ama ekonomik destekler soyut değil somuttur. Vatandaş cebine giren parayı veya cebinden çıkmayacak parayı somut olarak elinde hisseder...
Türk Milleti'nin, mezhep taassubunu aşıp aşmadığını hep birlikte göreceğiz. Ekonomide ise iktidarın doğrudan vatandaşa para aktarma yetkisi varken muhalefet, sadece vaat etme şansına sahiptir. Seçime az bir süre kalan para ve kadro aktarımı, bu defa işe yarayacak mı onu da 14 Mayıs akşamı göreceğiz...
***
Esas olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin yoluna devam etmesidir. İktidar partisinin böyle bir derdi yok. AKP ve Hüdapar'ın derdi zaten Türk olmaktan kurtulmaktır. Bu da onların şartlı refleksidir. Bu zehir, gösterilen bazı adaylar yoluyla karşı tarafa da zerk edilmiştir... HDP de aynı hedefe sahiptir.
AKP, 21 yıldır Türk kimliği için açık bir tehdit haline gelmiştir. Dini değerleri öne çıkarmalarının ana sebebi budur. Türklüğü silmek için Türklerden oy almayı, dini şartlanma sayesinde bugüne kadar başardılar.
Kenya'daki insanları ölüm orucuna sürükleyen papaza inanmakla, milletin adını yok etmeye çalışanlara güvenmek arasında ne fark var? Uyanmak, bu durumu anlamaktır.