Türkiye'ye uydudan bakın ve karar verin!
Son zamanlarda, "drone habercilik" önem kazandı. Tabii ki haberin bütün içeriğini havadan tespit edemezsiniz ama fotoğraf veya görüntü ile durum tespiti yapabilirsiniz.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde, dün, "Uçan Kameralar ve Türkiye Pratiği" panelinde İletişim Fakültesi öğrencilerine, "drone habercilik" anlatıldı.
Anadolu Ajansı Fotoğraf Editörü Fırat Yurdakul, Trabzon'da pistten çıkan uçağın havadan görüntülenmesi sayesinde, haberde gereken "5N1K" yani, "kim, ne, nerede, neden, ne zaman, nasıl?"ı araştırma kuralının tek bir karede görülebildiğinin altını çizdi. Sancaktepe'de düşen askeri helikopterin havadan çekilen görüntülerini de örnek gösteren Yurdakul, "Pilotlarımızın kahramanlığına dair birçok haber yayınlandı. O kahramanlığı ifade edecek tek fotoğraf ve tek video görüntüsü drone ile çekilen görseller. Haber tamamen drone görsellerinin ardından kurgulandı ve yapıldı." dedi!
***
Peki drone habercilik yolsuzlukları da tespit edebiliyor mu?
Drone habercilik, yabancılarla yapılan gizli anlaşmaların içeriğini yansıtabiliyor mu?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisi İrem Kütük, yurtların bulunduğu bölgeye girerken kapıda, üniversiteye ait bir kamyonun kasa kapağının açılıp başına çarpması sonucu öldü.
Konya'daki babası Ali Rıza ve annesi Saadet Kütük'ün dünyası karardı!
Belki o an havada bir drone olsaydı olayı görüntülemek mümkündü ama bu sorumsuzluğu görüntüleyebilecek bir alet var mıdır?
***
Drone haberciliği küçümsemiyorum. Fakat, etrafımızda neler olup bittiğini anlamamız için belli bir mesafeden yine belli bir olayı drone ile kaydetmek yeterli olmuyor. Bütün Türkiye'yi hatta bütün dünyayı görebilen uydu drone gerekiyor bize! Tabii Türkiye'nin de uyduları var ama Kandil'i gözetlemek için Amerikan uyduları kiralanmıştı! Bu, "Amerika'nın istediği zaman ve istediği kadar süreyle görebilirsin" demektir!
Bu arada son dört yazım üzerine mektup yazan Dr. Nuri Çağatay, dünyaya böyle bir uydu varmış gibi bakabiliyor:
"ABD Büyük Ortadoğu Projesi'ni yırtıp attığını söylemediğine göre, ülkemiz için tehlike sürüyor, hem de artarak sürüyor demektir. Erol Manisalı'nın 'ABD Türkiye'yi işgale hazırlanıyor' başlıklı makalesini unutmamak gerek.
Nevada çölünde, 2002 yılı 24 Temmuz -15 Ağustos arasında ABD'nin en büyük tatbikatı hangi ülkeye karşı ve niçin yapıldıysa, Eşref Bitlis neden öldürüldüyse, işgal durumunda sivil savunmanın nasıl yapılacağına dair belgelerin bulunduğu 'Kozmik Oda'ya neden girildiyse, TSK'nın yurtsever subayları niçin tasfiye edildiyse, etrafımızdaki kuşatma neden tamamlanmak üzereyse, ekonomiyi içerden çökertme plânı adım adım nasıl uygulanıyorsa, Suriye bataklığının içine neden çekilmiş isek, Suriye'ye IŞİD'in sokulmasına benzer biçimde, yüzbinlerce, milyonlarca insan, ülkemize neden gönderildiyse, bu ve benzer olayların bir hedefi, bir sonucu olmayacak mıdır?
Türkiye'nin Türk vatanı olmaktan çıkarılmasıyla yetinecekler midir? Irak ve Suriye'de yaşananlar Türkiye'ye de yaşatılmayacak mıdır? İşgaller öncesi Saddam olsun, Kaddafi olsun; ülkelerinin ve kendilerinin başına gelecekleri öngörebilmişler miydi? Acaba Saddam ve Kaddafi'nin komutanları, yüksek hakimleri, istihbarat ve güvenlik görevlileri, can, mal ve namus güvenliklerini koruyabilmişler midir?
Çok yerinde yazmışsınız; toplumsal yapımız bozuluyor, millet kimliğimiz aşındırılıyor. Hem Irak'ta hem de Suriye'de yaptıklarının ikisini birden ülkemizde uyguluyorlar. İnşallah benimki bir kötü rüyadır."
***
Türk Milleti, o kötü rüyayı yaşamak istemiyorsa aklını başına toplamalı, kendi yöneticileri tarafından uçuruma sürüklendiğini görmeli ve tedbir almalıdır. En etkili tedbir, aleni tavır koymaktır!
Herkese bir drone verilemez ama aklı olan görür!