​​​​​​​Türkiye'nin "can dolaşımı" bozuk!

Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde, yedikleri gıdada bulunan "clostridium botulinum" bakterisiyle zehirlendikleri belirlenen Ramazan ve Zuhriye Yıldız ile ilgili haberi okuyordum ki beklediğim konuklarım geldi.

Konuklarım gazeteci Ünal Bolat ve Geleneksel Çin Tıbbı'nın dünyadaki sayılı uzmanlarından biri olan Dr. Nimetullah Reşidi idi.

Ünal Bolat, Reşidi'nin son kitabı "Çin'ce Akupunktur"u İnternet üzerinden göndermişti ama yüz yüze konuşmak, soru sormak cevap almak gerekiyordu.

***

Reşidi, 2004 yılında Avustralya'da düzenlenen Dünya Akupunktur Konferansı'nda akupunktur tedavi yönteminin sanıldığının aksine, Çinlilerin değil, Uygurların buluşu olduğunu, Zeki Velidi Togan ve Reşit Rahmeti Arat gibi büyük Türk tarihçilerinin eserlerine de dayanarak anlatan bir kişi.

Reşidi, akupunkturun Türk icadı olduğunu söylediği için 2002 yılında İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Akupunktur Kongresi'ne konuşmacı olarak kabul edilmemişti.

1947 yılında Kaşgar'da doğan Nimetullah Reşidi, tıp eğitimini 1969'da, fizyoloji ihtisasını da 1982'de Çin'de tamamladı. 1985'te Türkiye'ye iltica etti ve 1988'de Türk vatandaşlığına geçti. 1989'da ise Sağlık Bakanlığı tarafından doktorluğa kabul edildi. "Akupunktur Tedavisi Uygulama Yetki Belgesi"ne sahip bulunuyor.

Reşidi'nin "Pratik Bilgisayarlı Akupunktur", "HBM Manyetik Akupunktur Kupası Kullanım Rehberi", "Akupunktur Çörküsü" adlı eserleri var. Reşidi'nin, "Pratik Bilgisayarlı Akupunktur" isimli Çince'den çeviri olan eserini zamanın Başbakan Yardımcısı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Çin Halk Cumhuriyeti'ni ziyareti sırasında Çin Devlet Başkanı'na hediye etmişti.

***

Reşidi'ye, bana hediye ettiği son kitabına neden "Çin'ce akupunktur" adını verdiğini sordum. "Her ne kadar akupunktur tedavisi Uygur buluşu olsa da bu yöntem Çin'de geleneksel olarak uygulanmakta ve eğitimi verilmektedir. Uygur dilinde 'Çin'ce', 'Çin tarzı' demektir. Türkiye'de akupunktur çok yanlış biliniyor sadece sigara bıraktırmak için kullanılan bir yöntem zannedenler bile var. Oysa binyıllar içinde gelişmiş bir tıp anlayışı var. Halen Çin'de uygulanan akupunkturu Türkiye doğru tanısın diye bu kitabı yazdım" dedi.

Reşidi, özellikle tıbbı terimlerin Uygurca'da karşılığı bulunduğunu kitaba eklediği bir bölümde de anlattı ve dünyada tıp dilinin Latince olmasının bir dayatma olduğunu yazdı.

***

Uygur ve Çin tıbbının "can" kavramına dayalı olduğunu anlatan, Reşidi, doğumdan önceki özün, temiz havanın ve hayat boyu alınan gıdaların canı oluşturduğunu, Batı tıbbında bunun "madde ve enerji metabolizması" olarak adlandırıldığını ve yağ, şeker ve proteine dayandırıldığını anlattı.

Reşidi, hastalıkları, herkesin kendine özgü biyolojik saatini, biyolojik saat çarkını da kullanarak teşhis ediyor.

"Peki Türkiye'nin biyolojik saatine göre hastalığı nedir ki bunca sorun yaşıyor?" diye sordum.

"Türkiye'nin genetik yapısında, oksijen kaynağı olan havasında ve suyunda ve yediklerinde içtiklerinde bozulma var. Türkiye'nin can dolaşımı bozuk. Tedavi de bu alanlardaki sorunu gidermekle mümkündür" diye cevap verdi.

***

Zonguldak'taki zehirlenme vakasına dönelim. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Başhekim Yardımcısı Özcan Pişkin, "Bu toksin oldukça nadir görülen yeryüzündeki en zehirli toksinlerden biri. Çok tehlikeli bir zehir. Bir gramı uygun verildiği takdirde 1 milyon insanı öldürecek kadar güçlü bir zehir." dedi.

Teşhis aynı, tedavisi de belli! Can dolaşımını düzeltmek!

Dr. Reşidi, biri Çin kökenli üç Amerikalı doktorun, 2017 yılında biyolojik saat tespitine dayalı tedaviyle Nobel tıp ödülünü kazandığını, kendisinin ise 20 yıldır bu yöntemi Türkiye'de uyguladığını anlattı…

Türkiye, kendi insanına değer verseydi can dolaşımı bozulur muydu?

Yazarın Diğer Yazıları