Türkiye’den de bir Musa çıkmayacak mı?
Milliyet’ten Samet Akten’in haberine göre Tekirdağ’ın Saray ilçesine bağlı Kapaklı’da psikolojik rahatsızlığı olan Ali Çelebi isimli bir vatandaşın akıl hastanesine gitmeyi kabul etmediği için polisler tarafından dövülerek öldürüldüğü iddia edildi. Tedaviyi reddeden Çelebi’yi hastaneye götürmek için ailesinin talebiyle eve gelen polisler, kendilerine direnen şizofreni hastası Çelebi’ye copla ve biber gazıyla müdahale etti. Başına çok sayıda cop darbesi alan Çelebi olay yerinde hayatını kaybetti. Haber böyle! Tekirdağ Valisi olayla ilgili soruşturma açıldığını, gerekenin yapılacağını söyledi ama artık neye yarar...
***
İnsanın aklı almıyor. Hastanızı tedavi için ikna edemiyorsunuz ve polisi yardıma çağırıyorsunuz, polis de hastanızı döve döve öldürüyor! Bu olay, Türkiye’nin artık zıvanadan çıktığının; toplumsal bir şizofreniye yakalandığının fotoğrafıdır. Polislerimizin bir kısmının ruh sağlığının yerinde olmadığının, tedavi edilmeleri gerektiğinin fotoğrafıdır.
Psikolojik rahatsızlığı bulunan bir hasta size saldırabilir, vurabilir, küfür edebilir... Hasta olduğunu bile bile böyle bir insanın yüzüne biber gazı sıkan, copla vuran polislerin de rahatsız olduğu ortada değil mi?
Son zamanlarda mesleğe başlayan genç polislere bakıyorum... 1.80’den uzun polis hiç görmedim. Hemen hepsi kısa boylu ve cılız... Oysa polis olacak insanın güçlü kuvvetli ve en azından bir kişiyi, silah veya başka bir araç gereç kullanmadan rahatlıkla etkisiz hale getirebilecek fiziğe sahip olması gerekir. Tekirdağ’daki olayda, bir hastayı döverek öldüren polislerin yaşı, boyu posu nedir henüz bilmiyorum ama anlaşılıyor ki polisin görev algısı, biber gazı ve cop kullanmakla başlıyor...
Olayda öldürülen Ali Çelebi’nin yeğeni Emre Çelebi “Amcamın hastalığını söylediğim ve dikkatli olmaları gerektiği uyarısında bulunduğum halde polisler arabanın üzerinde coplarıyla amcamın başına 3-4 kez, cop yamulup düzelecek kadar şiddetli bir darbeyle vurdular. Yere yığıldı kaldı zaten. Bu nasıl bir cehalet nasıl bir öfke?” diye konuştu!
***
Tayyip Erdoğanise Mısır’da katliam yapan darbe yönetimine seslenerek, “Tarihte hiçbir zalim, zulümle abadolmamıştır. Mısır’ın darbeci yöneticileri, bu dünyanın kudretli gibi görünen firavunlarına dahi kalmadığını bilmeleri gerekir ki, onlar bunu çok iyi bilir. Er ya da geç bir Musa çıkar ve zulmün hesabını sorar” diyor.
Peki Taksim Gezi Parkı olayları sırasında, dövülerek, gaz bombası mermisi atılarak veya tabancayla öldürülen veya sakat bırakılan göstericilerin hesabını kimse sormayacak mı? Er ya da geç bir Musa çıkmayacak mı? Tekirdağ-Saray’daki zulmün hesabını kimse sormayacak mı?
Nitekim Ali Çelebi’nin eşi Esma Çelebi, “Ömrüm yettiğince o polislerin peşini bırakmam. Bunun cezasını çekecekler” diyor.
Diyor da asıl suçlu; hastaneye gitmek istemeyen bir şizofreni hastasını
döve döve öldürerek ciddi bir eğitimden geçmediklerini veya görev yapamayacak derecede muhakeme yeteneğinden yoksun olduklarını ispat eden polisleri bu mesleğe atayanlardan, hesap sorulmayacak mı?
Erdoğan, “Mısır’da sadece insanlar ölmüyor, aynı zamanda insanlık ölüyor, vicdan kuruyor, insani değerler ağır darbeler alıyor” diyor. Doğru da İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir’de öldürülen gençler insan değil miydi? Onları öldürenler kim? Ya sahte ihbarlarla, sahte delillerle, komplolarla, hapse atılan bunca insan ne olacak? Türkiye’de de Erdoğan döneminde insanlık ölmedi mi?
Tekirdağ’da insanlık ölmedi mi?