Türkiye’deki en büyük şerefsizlik!
Ankara'da bir belediye otobüsü sürücüsünün, kolları olmadığı için gazilik kartını cebindeki cüzdandan çıkaramayan Yılmaz Yiğit'e "Benim için mi kollarını kaybettin... İyi ki kollarını kaybetmişsin... Şerefsiz" diyebilmesi üzerinde yeterince durulmadı. Evet o sürücü görevinden alındı ama öfkeyle söylenmiş olsa da sözün sahibinin aynı zamanda bir seçmen olduğunu da hatırlayalım!
"Hangi partiye oy vermiştir" derdinde değilim. Hiç fark etmez! Bana göre sürücünün, "Benim için mi kollarını kaybettin?" sorusunu sorabilmesi, "şerefsiz" diye hakaret etmesinden daha vahimdir!
"Benim için mi kollarını kaybettin?" sorusunu sorabilen kafada, toplumun bütün ortak değerlerini hiçe saymak vardır. İddia ediyorum, Türkiye'nin içine düştüğü bunalımın birinci sebebi, seçmenlerin önemli bir kesiminin, dünyanın kendi çıkarları ekseninde dönmesi gerektiğini düşünmesidir.
***
Konuyu biraz daha açayım. 2002 seçimlerinde Maçkalı beş altı arkadaşla birlikte Trabzon'un ilçelerini, beldelerini ve köylerini geziyorduk. Özdil beldesinde bir kahvehanede, bir vatandaş, MHP milletvekili ve eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın aleyhinde konuşunca, "Koray Aydın, Trabzon'a çok büyük yatırımların yapılabilmesi için kaynak ayrılmasını sağlamıştır. Sizin bu hizmetleri takdir etmeniz gerekmez mi" diyerek trilyonla ifade edilen rakamlarla durumu izah etmeye çalıştım. Adam, oturduğu sandalyeden kalktı, sağ elinin başparmağını pantolonunun sağ cebine takarak öne doğru açtı, cebinin boş olduğunu göstererek "Heee" dedi; "Penum cebume bişe kodi mi?"
O anda içimden "pes" dedim, vatandaşa da "Meseleyi böyle görüyorsanız benim size söyleyecek bir sözüm yok. Çünkü sizin için siyaset, kendi cebinize giren para miktarının artması veya eksilmesidir. Ben ise halkın genel çıkarlarından bahsediyorum" diye cevap verdim.
***
Vatandaş, sadece kendi cebine gireni esas aldığı zaman, onun gözünde artık şehitlik, gazilik, toplumun genel çıkarları, adalet duygusu hatta ahlâkın da hiçbir değeri kalmaz!
Adaletsizlik, kanunlardan veya idare edenlerin uygulamalarından çok, toplumun kendi kabullerinden, beklentilerinden doğar! Seçmen, kendi oyunu hisse senedi zannediyor. Seçimi kazanan partinin seçmeni, oyunu veya siyasi faaliyetini paraya, mevkiye dönüştürmenin çaresini arıyor. Hak etmediği makamlara talip oluyor veya yakınlarına çıkar sağlıyor.
Oysa milliyetçiliğin, Müslümanlığın, sosyal adaletçi veya adam olmanın ölçüsü, adalet duygusuna sahip olup olmamaktır.
Dolayısıyla "Benim için mi kollarını kaybettin?" sözü ne İslam'a, ne Türklüğe ne de insanlığa sığar!
Evet, senin için kollarını kaybetti, ne zannediyorsun? Sadece o mu, yüzlercesi, binlercesi, çeşitli uzuvlarını kaybetti, binlercesi şehit oldu! "Vatan sağ olsun" diye... Sen bir iş-güç sahibi ol, huzur içinde ailene bak diye!
***
Şahsi çıkar esas alınınca, ülkenin stratejik değerleri yabancılara satılıyormuş, Karadeniz'in suları HES adı altında belli merkezlere toplanıp, dağlar, ormanlar susuz bırakılıyor, ekolojik denge bozuluyormuş, Kırklareli'nin meraları büyük şirketlere kiralanacakmış, Kıbrıs'ta taviz veriliyormuş, devletine ihanet eden Ermeniler, tedbir olsun diye tehcir edildiği için dünya hepimizi soykırımla suçlayıp bedelini ödetmek istiyormuş, Türkiye'nin Suriye, Irak, Mısır, Libya politikaları temelinden yanlışmış, açılım adı altında Güneydoğu'da egemenlik terör örgütüne terk ediliyormuş, iktidar partisi, Türk kimliğini, T.C.'yi, Atatürk'ü, Cumhuriyetin bütün değerlerini her yerden silmeye uğraşıyormuş, "ben" diyenlerin umurunda bile olmaz...
"Benim için mi kollarını kaybettin?" veya "Penum cebume bişe kodi mi?" diyen insanlar, kendi tercihleri yüzünden içinde yaşadıkları cumhuru da çürütür ki en büyük şerefsizlik budur!