Türkiye yeni bir döviz sorunu yaşayacak mı?
Türkiye bütün krizleri enflasyon ve kur şokları ile yaşamıştır. 2001 krizi öncesinde uygulanan sabit kur, esnek çıpa ve ayarlanabilir sabit kur rejimlerinde, karaborsada döviz fiyatları arttı. 2001 sonrasında dalgalı kur politikası ile de 2018 ve 2021 kur şoklarını yaşadık.
Bundan sonra da döviz krizi yaratabilecek potansiyel riskler devam ediyor.
1.Cari açığın finansmanı dış borç yükünü artırdı.
Sürekli cari açık sürdürülemez. Bu sene ilk 6 aylık cari açık geçen seneye göre azaldı ve fakat yine de bu sene en az 35 milyar dolar cari açık var.
Eğer cari açığın finansmanı doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişiyle olursa, açık bir süre sürdürülebilir. Çünkü doğrudan yabancı yatırım sermayesi girdiği ülkede uzun vadeli kalır. Ancak bizde doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi çok sınırlıdır. Bu nedenle cari açık dış borçla finanse edilmektedir.
2.Kısa vadeli dış borç stoku, temerrüt riskini artırdı.
Dış borç yükünün millî gelire oranı, borç yükünü, borçların ekonomi açısından ağır olup olmadığını göstermez. Burada temel sorun dış borç ödeme kapasitesidir. Bu kapasiteyi de döviz kazanma potansiyeli gösterir. Çünkü ister devlet, ister özel sektör olsun, dış borçlar sonunda dövizle ödenecektir. Bunun içindir ki devlet veya özel sektörün dış borcu değil, ülkenin dış borç stoku önemlidir.
Dış borçlanma, ülkeye para veya mal olarak kaynak girmesi demektir. Eğer dış kaynak yatırım yapmak üzere, teknoloji, makine ve teçhizat ithal etmek için kullanılırsa, bir yük değil tersine kalkınmanın bir aracı olur. Bu yatırımlar üretim artışı ve ihracat yoluyla, kendi borçlarını öderler. Ayrıca da içeride istihdam yaratılmış olur. Türkiye’de dış borç stoku, yalnızca dış borçları çevirmek için arttı.
Türkiye’nin dış borçları aşırı yük getirdi. Dış borçların ekonomik etkiler dışında ortaya çıkardığı riskler “ülke riskinin artması, yoksullaşma ve kırılganlık, gibi etkiler ortaya çıkarıyorsa, aşırı dış borç yükü” var demektir.
Dış borçlarda temerrüt riskini, bir yıl içinde ödenmesi gereken kısa vadeli ve vadesi gelmiş dış borç stoku gösterir. Bu stok hızla arttı.
MB verilerine göre, Haziran 2024’te bir yıl içinde ödememiz gereken dış borç stoku, 236,6 milyar dolardır. Oysaki iki sene önce 2022 yılı Haziran ayında bu stok 182,5 milyar dolar idi. Yüksek dış borç stoku, dış borçlarda temerrüt riskini artırdı.
3.Dış borçlarda temerrüt risk primi yine yüksektir.
Türkiye uluslararası piyasalarda ihraç ettiği tahvillerine, faiz artı CDS oranı kadar fark ödüyor. Bu da dış borçların çevrilmesini zorlaştırıyor.
Türkiye’nin CDS oranları düştü ve fakat halen Türkiye Dünyada dış borçlarda en riskli üçüncü ülkedir. En riskli beş ülke de CDS oranları;
1.Rusya: 13775,
2.Mısır: 640,
3.Türkiye: 267,
4.Güney Afrika: 191,
5.Brezilya: 147 baz puandır.
4. Uluslararası yatırım pozisyon açığı arttı.
Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) bir ekonomideki yerleşik kişilerin finansal varlıkları ile yine yerleşiklerin yurt dışı yerleşik kişilere olan finansal yükümlülüklerinin belli bir tarihteki stok değerini göstermektedir.
Türkiye’nin uluslararası yatırım pozisyon açığı, ikinci çeyrek olarak, 2023’te eksi 275 milyar dolar iken 2024‘te eksi 328 milyar dolara yükseldi.
5.Ekonomide durgunluk, döviz borçlarını ödemede sıkıntı yaratır.
Özel sektörün dışarıya veya içeride bankalara olan döviz borçlarını ödemesi için, önce TL kazanması ve sonra TL’yi dövize çevirmesi gerekir. Özel sektörün Haziran 2024 itibarıyla bir yıl içinde ödemesi gereken kısa vadeli dış borç stoku, 137,5 milyar dolardır. Durgunluk veya eksi büyüme hâlinde firmaların zarar etmesi, iflaslar, bu borçların ödenmesini zorlaştırır.
6.Sıcak paranın aniden çıkış riski var.
Haziran’dan Haziran’a son bir yılda yabancıya gayrimenkul satışı hariç yalnızca 1 milyar 476 milyon dolar doğrudan yabancı yatırım sermayesi girdi. Buna karşılık aynı bir yılda 21 milyar 661 milyon dolar portföy yatırımı girdi.
Gayrimenkul satışı hariç diyorum, zira biliyoruz ki vatandaşlık için gayrimenkul alanlar, süre sonunda bunları iki kat fiyatına satıp paraları çıkarıyorlar.
Portföy yatırımları, kısa vadeli sermaye hareketleridir.
Sıcak parada, genel olarak “spekülatif”, “kısa-dönemli” ve “aşırı hareketli, hızlı girip, çıkan“ finansal yatırım sermaye hareketlerini belirtmek için kullanılır.
Türkiye‘ye sıcak para girişi, 4-5 Ağustos Nikkei endeksinin yüzde 12,4 oranında düşmesine kadar devam etti.
Türkiye’nin Suriye ve Orta Doğu politikası dış politikada riskler taşıyor. Türkiye’de 10 milyonu aşkın sığınmacı potansiyel sorundur.
Hukuki ve demokratik sorunlar ve güven sorunu tırmanırsa sıcak para çıkar.
Bir devalüasyon riski görürse, sıcak para çıkar.
MB 9 Ağustos net resmî rezervi, 38 milyar dolardır. MB‘nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç stoku da 54,4 milyar dolardır.
Sıcak paranın ani çıkışı, önce kur şoku yaratır.
Sonuç, döviz sorunu Türkiye’nin başında Demokles’in Kılıcı gibi duruyor. Önce dış açıklardan kurtulmamız gerekir. Bunun için de Hükûmetin, ithal girdi oranının yüksek olduğu sektörlerde ithal ikameci politikalar uygulaması, doğrudan yabancı yatırımları teşvik etmesi ve Rusya ve Çin ile olan dış ticaretimize kota ve vergi uygulaması gerekir.