Türkiye yeni bir çıkmaza sokuluyor; BRICS
Bugünkü siyasi iktidar, Türkiye’yi Batı’dan koparmak için ne gerekirse yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı defalarca Şanghay ülkeleri İşbirliği Örgütü’ne girmek istediğini açıklamıştı. Ancak birkaç yıl önce Rus Dışişleri Bakanı, “Türkiye’nin Şanghay’a girmesi için NATO’dan ayrılması gerekir” diye açıklama yapmıştı. Zira Şanghay örgütünün hedefinde, ekonomik hedef dışında askerî iş birliği hedefi vardır.
Şimdi de, hem Sayın Cumhurbaşkanı, hem de Dışişleri Bakanı BRICS Ülkeleri’ne girmek istediklerini söylüyorlar.
BRICS’i kuran ilk beş ülke; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dır. Yeni üye olan ülkeler, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiopya’dır.
Freedom House özgürlük endeksine göre, bu ülkelerden Brezilya ve Güney Afrika dışında, insan hakları ve sivil özgürlükler konusunda özgür ülke yoktur.
Brezilya, özgür ülke statüsündedir ve fakat insan hakları yoktur.
*Bol kaynaklara ve güçlü bir ekonomiye sahip büyük bir ülke olmasına rağmen, Brezilya'da hâlâ yoksulluk sınırının altında yaşayan 22 milyondan fazla insan vardır.
*Brezilya'da çok yoksul gecekondu mahallelerine (favela) polis giremiyor.
*Bu ülkede rüşvet, zimmet, para geçirme, kara para aklama ve banka mağdurları sistem hâline gelmiştir.
*Brezilya dünyadaki en yüksek cinayet oranlarına sahip ilk 20 ülke arasındadır.
Güney Afrika ise, İngiltere ve Batı’ya karşı tepkilidir. (Aşağıdaki tablo.)
Türkiye’nin bu birliğe girmek istemesinin makul bir gerekçesi yoktur.
Avrupa Birliği demokrasiyi ve hukuku her şeyden önde tutar. Avrupa’ya ters düştük. Çünkü; Türkiye kendine özgü başkanlık sistemi ile 2017’den sonra siyasi haklar ve siyasi özgürlükler açısından, özgür olmayan ülke statüsüne geriledi. Anayasa Mahkemesi kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamadı. Avrupa’ya ters düştü. Doğrusu demokrasi ve hukukun üstünlüğüne geri dönmemiz ve girmesek bile insani değerler olarak AB’ ye uyum sağlamamızdır.
NATO üyesi olmamıza rağmen Rusya’dan S400 aldık. Parasını ödediğimiz F35 projesinden çıkarıldık.
Rusya girdiği her iş birliğinde, şövenist davranır ve diğer ülkeler üstünde üstünlük kurmaya çalışır. Putin diktatördür. Bize yakın Kırım Tatarlarının da olduğu Kırım’ı işgal etti. Şimdi de Ukrayna’yı işgal etmek istiyor. Stalin de halk kolhozlara girmek istemiyor diye Ukrayna’ya buğday vermeyi yasaklamıştı. 11 milyon insan açlıktan ölmüştü.
Putin muhalefet liderlerini ya sürgün etti veya hapse gönderip öldürttü. Dahası Rusya ve Putin, dünyada dikta rejimlere destek olmaktadır.
İran’da rejim halktan koptu. Mollalar, ambargodan ve polis sopasından bıkan halktan ve sosyal patlamadan korktukları için, ılımlı Mesud Pezeşkiyan’a yol verdiler. Mollalar istemeselerdi aday yapmazlardı. İran’da siyasi istikrarın daha da bozulması yalnız müttefiklerini değil tüm dünyayı etkiler.
Ekonomik anlamda zararlı çıkarız.
10 BRICS ülkesi içinde, Suudi Arabistan ve BAE’de petrol geliri kral ve emir ailelerine gidiyor. Bu iki ülkede fert başına ortalama gelir kriter olarak alınamaz. Kalan 8 ülkenin ortalama fert başına geliri, 6 340 dolardır. Bu gelir ortalaması ile BRICS ülkeleri dünyada gelişmekte olan ülkeler alt grubunda yer alırlar.
Öte yandan BRICS ülkeleri ile olan dış ticaretimizden zararlı çıkıyoruz.
TÜİK Ocak-Mayıs beş aylık dış ticaret verilerine göre;
*Türkiye ihracatının yüzde 47,5’ini Avrupa Birliği ve İngiltere’ye yaptı. Avrupa ile yapılan dış ticaretten dolayı 1,2 milyar dolar fazla verdik.
*Buna karşılık Türkiye ihracatının yalnızca yüzde 13’ünü 10 BRICS ülkesine yaptı. Aynı 5 ayda BRICS ülkelerine toplam dış açığın yüzde 94’ü kadar, 34,5 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. (Aşağıdaki tablo.)
Üstelik biz BRICS ülkelerinden teknoloji ithalatı yapmıyoruz. Rusya ve Çin, uluslararası ticarette kirli ilişkiler içindedir. Buna bir yakınım yoluyla şahit oldum.
Her ne kadar “BRICS Avrupa’nın alternatifi değildir” deniliyorsa da bu tez tamamıyla kâğıt üstünde kalıyor. Uygulamada Rusya ile yakınlaşmak, Avrupa’dan uzaklaşmak demektir.
Siyasi iktidarın, halk oylaması yapmadan, Suriye, AB ve S400 gibi yanlış kararları üstüne, şimdi yeni bir yanlışa girmesi ülkeye ve hepimize yeni maliyetler ve riskler getirir.