Türkiye ve KKTC'nin atması gereken adımlar
1960 Anlaşmaları ile iki halka eşit şekilde devredilen egemenlik hakkımızı gasp eden ve eşit kurucu ortak statümüzü yok etmeye çalışan Rum tarafı denizlerdeki hakkımızı da gasp etmeye çalışmaktadır. Rum tarafının 2003 yılında devreye koyduğu tek taraflı enerji siyasetine maalesef Türkiye zamanında gerekli tepkiyi koymamıştır.
İki halkın eşit ortaklığına dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yüzde yüz Rumlardan oluşan bir Rum Cumhuriyetine dönüştüren gayrı meşru Rum yönetimi 2011 ve 2014'te dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun sunduğu ortak hidrokarbon komitesi kurulması önerisini reddettikten sonra CB Akıncı tarafından sunulan ve Türkiye ile hükümet tarafından desteklenen aynı içerikteki öneriyi de reddetmiştir. Rum Siyasi Parti Başkanları Konseyi'nin Salı günü yaptığı toplantının ardından yapılan açıklamada Akıncı'nın önerisinin reddedildiğini duyurdu.
Hidrokarbon kaynaklarını dahi paylaşmayı ve süreci birlikte yönetmeyi kabul etmeyen Rum tarafının eşitlik temelinde yönetimi paylaşmayı asla kabul etmeyeceği bir kez daha ortaya çıktmıştır. Bu ret yanıtı Rum tarafının eşitlik, ortaklık ve adil paylaşım öngören hiçbir federasyon önerisini kabul etmeyeceklerini, egemenliğin tek sahibinin sözde sadece kendileri olduğunu bir kez daha dünyaya ilan etmeleri anlamına gelmektedir. Kıbrıs Türkünün hakkını-hukukunu tanımayan bu tavırdan sonra hala federasyonda ısrar etmek, statükoculuktur ve Kıbrıs Türk Halkı ile KKTC'ye yapılacak en büyük kötülük olacaktır.
MECLİS GÖREVE…
KKTC Cumhuriyet Meclisi, Rum Siyasi Parti Başkanları Konseyi'nin ret yanıtından sonra derhal olağanüstü toplanmalı ve bundan sonra iki devletli çözüm öngören bir karar almalıdır.
CB Akıncı tüm Rum partilerinin oy birliğiyle verdiği bu ret yanıtından sonra da hala federasyonda ısrar edecekse derhal istifa etmelidir.
AKINCI HALA RÜYA GÖRÜYOR…
Rum Siyasi Parti Başkanları Konseyi'nin önerisini reddetmesinden sonra yazılı açıklama yapan CB Akıncı, "Önerilere olumsuz tavır sergilemis olmalarından üzüntü duyuyorum.Gerekçelerini hayretle karşılıyorum" dedi. Akıncı'ya hayret etmemek mümkün değildir. Akıncı hala daha olası bir çözümden bahsederek ''Hidrokarbon alanında ortak komite çerçevesinde işbirliği yapılması, çözümü engelleyen değil tam tersine çözüme giden yolu kısaltan bir etki yapacaktır" diyerek federasyon rüyasından uyanmadığını göstermiştir.
Akıncı "Ne yazık ki, Rum liderliği işbirliği ve diyaloğu geliştirip çözüm sürecini kolaylaştırmak yerine, gerginlik siyasetini tercih etmektedir. Bu tutumun Kıbrıs'ta ve bölgede barış ve istikrara hizmet etmediği açıktır" dedi. Herzaman yazdığım ve söylediğim gibi Akıncı Rum'un olumsuz tutumu ve uzlaşmazlığı, anlaşmazlığı konusunda tesbitleri yapmakta, ne varki gereken adımları atmamakta, federasyon saplantısından vazgeçmemektedir. Rum daha ne yapmalıdır ki Akıncı bu sabit fikirli duruşundan vazgeçebilsin?
AVRUPA KONSEYİ'NİN KARARI
Avrupa Birliği (AB) Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarıyla ilgili Türkiye'ye karşı aldığı yaptırım kararı da açıklandı. Karar kapsamında fon kesintisi, üst düzey toplantıların şimdilik yapılmaması ve Avrupa Yatırım Bankası'nın Türkiye'ye yönelik mali yardım şartlarını yeniden gözden geçirmeye davet edilmesi bulunmaktadır.
AB'nin aldığı paçavra karara KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay, TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Türk Dışişleri Bakanlığı ayrı ayrı açıklamalarla cevap verdiler…
ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER…
AB'nin aldığı kararda, Kıbrıs'ın doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip Kıbrıs Türklerinden hiç bahsedilmemesi ve Kıbrıs Türkleri yokmuş gibi hareket edilmesi, AB'nin Kıbrıs konusunda ne kadar önyargılı ve taraflı olduğunu göstermektedir. AB Rum tarafının yalanlarına alet olmaktadır. AB aldığı ve alacağı kararlarla Türkiye'nin cezalandırılması için yol haritası üretilmektedir. Türkiye AB'nin bu düşmanca tavrına sadece lafla değil atılması gerekli bazı adımlarla da cevap vermelidir. Türkiye Avrupa'ya giden enerji nakil yollarını gerekirse kapatmalıdır. Göçmen siyasetini gözden geçirmelidir. Varılan mutabakata göre Türkiye'ye verilen sözlerin yerine getirilmesi, aktarılması gerek fonların aktarılması ve Türk vatandaşları için vize serbestisi konusunda ağırlık konulmalı, sessiz kalınmamalıdır. NATO'nun AB ile güvenlik ve savunma alanındaki işbirliği projeleri de gerekirse veto etmelidir.