Türkiye, Suriye politikasını yeniden düzenlemeli
Türkiye'nin Suriye politikası, Esad yönetiminin gitmesi, Suriye'nin bütünlüğünün korunması, kuzeyde kesintisiz bir Kürt koridorunun oluşumuna engel olunması şeklinde belirlenmiş, uygulamalar buna göre düzenlenmiştir. Bu politika, Esad yönetiminin gitmesi hariç, ulusal güvenliğimiz açısından uygundur.
Esad'ın gitmesindeki ısrar
Türkiye, Esad yönetiminin gitmesini, insan haklarının ihlali, kötü ve zalim yönetim, demokrasi çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu konuda ısrarlıdır. Ancak bunda, mezhepsel yaklaşımların rol oynadığına ilişkin bir algı da bulunmaktadır. Fakat bu ısrarın, Türkiye'nin güvenliği ve ulusal çıkarlarıyla uyum sağladığı söylenemez.
Hangi yönetim olursa olsun, komşumuzun bütünlüğü ve yönetimin ülke üzerindeki kontrolü, dağınıklık ve kaostan iyidir. Ülke sizin ulusal güvenliğinizi tehdit etmiyorsa bir sorun olmaz, ancak düşmansa, en azından muhatabınızı bilir, ona göre davranırsınız.
Esad yönetiminin gitmesi bize bir şey kazandırmayacaktır. Ancak bu politikadan dolayı, ulusal çıkarları Esad yönetimiyle birleşen ülkelerle ters düşülmesi bizi sıkıntıya sokar. Özellikle bu ülkelerin küresel ve bölgesel güç olması, onlarla kurulan başta enerji olmak üzere ekonomik bağlantılar ve onların bölgede etkinlik kurma çabaları sıkıntıyı daha da artırır.
Küresel ve bölgesel güçler kendi çıkarları peşinde
ABD ve Batı, IŞİD'in kendi tasarladıkları sınırlar dışına çıkmasını istememektedir. IŞİD sınır dışına çıktığında, kuzeydeki Kürt oluşumunun engelleneceğini ve El Kaide benzeri terörün kendilerine kadar uzanabileceğini düşünmektedirler. IŞİD'le mücadeleye terörle mücadele çerçevesinden bakılmakta, bu nedenle IŞİD'le mücadeledeki koalisyona yapılacak katkılar kabul edilmektedir.
ABD, IŞİD'e müdahalesinde PYD'nin hava destek unsuru gibi hareket etmektedir. PYD'yi, PYD'nin içinde olan ve onu takviye eden PKK'yı müttefik olarak kabullenmektedir. ABD'nin, çıkarını, bölgede bir Kürt devleti kurulmasında gördüğü inkâr edilemez. Bu yaklaşımın sebebi, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da etkinlik sağlama ve İsrail'in güvenliğini teminat altına alma düşüncesidir. Bu nedenle, Esad yönetiminin meşruiyetini kaybettiğinin söylenmesine rağmen, yönetimin gitmesini bir öncelik olarak görmemektedir.
Rusya ise Suriye'nin, sebepleri geçmişe dayanan bir müttefikidir. Suriye krizinin başından beri Esad yönetimine politik, ekonomik, askeri ve diplomatik desteğini sürdürmektedir. Suriye'yi Doğu Akdeniz ve Orta Doğu stratejisinin ve çıkarlarının ayağı olarak kabul etmekte, Tartus'taki deniz üssünün devamlılığının, ancak Esad yönetimiyle olacağına inanmaktadır.
İran da Suriye'yi, Akdeniz'e açılan bir müttefiki, Irak'la birlikte oluşturduğu Şii ittifakının ve Orta Doğu'da sağlamaya çalıştığı etkinliğin bir parçası olarak görmektedir.
Bu durumda, küresel ve bölgesel güçlerin politikalarını ve davranışlarını kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleştirmeye çalıştıkları aşikârdır.
Suriye'deki dengeler değişti
Suriye yönetimi, varlığını devam ettirebilme mücadelesindedir. Ancak sadece batı bölgelerinde ve Şam dolaylarında kontrol sağlayabilmektedir. Rusya'nın ve İran'ın desteği, Suriye yönetiminin ayakta kalmasına yetmediğinden, Suriye yönetiminin de davetiyle Rusya, doğrudan müdahale etmeye başlamıştır. Bunun hazırlık ve yığınağını da önceden yapmıştır. Operasyonların asıl amacı Esad rejimini korumaktır. IŞİD, Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi için iyi bir bahane teşkil etmiştir.
Müdahalenin IŞİD'le mücadele kapsamında yürütülmesi gerekirken, yönetime muhalif unsurlar da hedef alınmaktadır. Müdahale, IŞİD'le mücadele eden Kürt gruplarına da yaramaktadır. Ancak ABD ve Batı, Rusya'nın bölgede etkinlik gösteren bir aktör olmasından hoşnut değildir. Suriye'de dengeler değişmiş durumdadır.
Sınır ihlalleri ve Suriye politikası
Rusya bu müdahalede Türkiye sınırında ihlaller yapmaktadır. Uçaklarımız taciz edilmektedir. Bu durum, Türkiye tarafından tepkiyle karşılanmış, çeşitli uyarılar yapılmıştır. Ancak NATO ve müttefiklerin, PKK terörüne göstermedikleri tepkiyi burada göstermeleri, Suriye krizi çıktığında Patriotlar konusundaki isteksizliği de dikkate alındığında, sanki kraldan fazla kralcı bir tutum içine girdikleri intibaını yaratmaktadır. Rusya'ya karşı hoşnutsuzluklarını Türkiye üzerinden sergilemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Suriye füze radarlarının, Rusya'nın müdahalesinden güç alarak şımarıklık içinde, Türk uçaklarını taciz etmeleri de kabul edilemez. Güvenliğimizin doğrudan tehdit edilmesi durumunda her şey göze alınmalı ve gerekli cevap verilmelidir. Ancak Rusya'nın Türkiye'nin tepkileri karşısındaki yumuşak tutumu ve Rusya'yla olan bağlantılarımız dikkate alındığında, konuyu fazla tırmandırmanın doğru olmayacağı değerlendirilmektedir.
Türkiye'nin Suriye politikasını, geç kalınmış olmasına rağmen, süratle yeniden gözden geçirmesine ve reel politik çerçevesinde yeni dengelere göre pozisyon almasına ihtiyaç bulunmaktadır.