Türkiye Suriye politikasında açığa düşebili
Arap Baharı’nın Suriye’ye ulaşmasıyla başlayan iç çatışmalar halen devam etmektedir. Batı’nın, bu rüzgârın Suriye’deki rejimi de yıkacağı düşüncesiyle gösterdiği yaklaşımın sonuç vermediği, aksine kaosu artırdığı ve Ortadoğu bölgesi başta olmak üzere diğer birçok ülkede de endişeye yol açtığı görülmektedir.
Suriye rejimi, Batı tarafından muhaliflere verilen birçok desteğe rağmen ayakta kalmayı başarmıştır. Bunun sebebini, kararlı bir şekilde direnişe karşı durmasına, arkasındaki Rusya ve İran’ın desteğine, ayrıca IŞİD’in yarattığı etkinliği kendi lehine kullanabilecek strateji uygulamasına bağlamak mümkündür.
Suriye rejimi, muhalif direnişleri, devleti yıkmaya yönelik bir isyan ve terör hareketi olarak nitelendirmiş, bu nedenle olaylara “ayaklanmayı bastırma harekâtı” kapsamında yaklaşım göstermiştir. Bir taraftan muhalif hareketlerin rejim karşıtı ülkeler tarafından desteklenmesi, diğer taraftan Esat’ın her ne olursa olsun direnişi bastırma düşüncesi, Suriye halkı için bir kâbusa dönüşmüştür. Dört milyon Suriyeli can korkusuyla komşu ülkelere sığınırken, altı milyon Suriyeli de iç mülteci durumuna düşmüştür. Ülke halkı bir yandan rejimin pençesinden kurtulmaya çalışırken, diğer yandan da IŞİD ve El Nusra Cephesi gibi radikal dinci örgütlerin barbarlığına hedef olmaktadır.
Esat yönetiminin ülkenin bütününde kontrolü kaybetmesinden istifadeyle kuzey bölgede yerleşik Kürtler, PKK dahil, aldığı desteklerin de yardımıyla kantonel bölgeler oluşturmuş ve bunları birbirine entegre etme çabası içine girmiştir. Irak’ta çekirdek durumda bulunan IŞİD de gücüne güç katarak, Suriye’deki kontrol zafiyetinden istifadeyle bölgede gittikçe artan bir etkinlik sağlamıştır.
Esat yönetimini devirmek için oluşturulan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), gelişen durum nedeniyle, rejim ordusuyla savaşmayı kısıtlayarak, IŞİD’le savaşmak mecburiyetinde kalmıştır. Kuzeydeki PYD olarak isimlendirilen Kürt hareketi de IŞİD’e karşı bölgesini savunmaktadır.
ÖSO’nun başını çektiği muhalif güçlerin dağınıklığı, mücadelede gereken etkinliği yaratamamıştır. Buna destek veren Koalisyon güçleri de, malzeme, eğitim ve hava desteğinden öteye geçmek istememektedir. IŞİD’in yaratığı tehdit, Esat’ın diktatörlüğünün ve kendi halkına verdiği zararın ötesine geçerek, uluslararası bir tehdide evirilmesi tehlikesinden dolayı, başta ABD olmak üzere, Batı’nın politik yaklaşımlarında eksen değişikliğine sebep olmuştur. IŞİD tehdidi, Esat tehdidinin önüne geçmiştir.
Suriye’deki çatışmalara ilaveten IŞİD’in Irak’taki mücadelesi, Irak’ın da zaten yerine bir türlü oturmayan istikrarını daha da bozmuştur. Esat rejiminin, Rusya ve İran’dan aldığı destekle gitmeye niyetli olmaması, yönetimin çökmesi halinde yerini kimin alacağı endişesi, ABD ve Batı’yı gittikçe tedirgin etmeye başlamıştır. Bu nedenle Esat yönetimiyle de görüşmek suretiyle konuya siyasi bir çözüm getirme ve müşterek tehdide karşı tedbirler alarak istikrarı sağlama düşüncesinin ön plana çıktığı görülmektedir. Bazı tepkiler yaratsa da ABD’nin açıklamaları bu yöndedir.
***
Türkiye önceleri, Esat yönetimini reformlar ve davranışlar yönünde ikna etmeye çalışmışsa da, bunda başarılı olamayacağını anlamasından itibaren yönetimin gitmesi yönünde çaba sarf etmeye başlamıştır. Halen de muhalif unsurları desteklemek suretiyle bu çabasını sürdürmektedir. Ancak Esat yönetiminin, Rusya ve İran desteğini görememiş, muhaliflerin iş yapamayacağını anlayamamış, çatışma uzayınca terör örgütlerinin ön plana çıkabileceğini değerlendirememiş, Arap Baharı hareketine maruz kalan diğer ülkelerdeki gibi, kısa sürede devrileceği düşüncesiyle, Esat yönetimi konusundaki katı tutumundan vazgeçmemiştir. Halen bu politikasındaki ısrarını sürdürmektedir. İki milyon mültecinin de sıkıntısını çekmektedir.
Türkiye diğer taraftan da IŞİD’e karşı mücadele eden koalisyonun da üyesi olmuş, hem Irak, hem de Suriye cephesinde, doğrudan çatışmaya girmemek kaydıyla bu mücadeleye destek vermiştir. Bu desteğine devam edeceğini de açıklamıştır.
Türkiye bugüne kadar, Suriye konusunda dengeli bir politika uygulayamamıştır. Şimdi ABD başta olmak üzere Batı, taşıdığı endişeler nedeniyle politikalarında esnekliğe gitmektedir. Ancak Türkiye, bazı takıntıları nedeniyle bu esnekliği gösterememektedir. Dış politikada çevresiyle iyi ilişkiler kuramayan Türkiye’nin, gelişmeleri dikkate almayarak tutumunda ısrar etmesi, onu bu konuda da açığa düşürebilir. Hatadan diplomasi incelikleriyle dönmek de bir meziyettir.