Türkiye, PKK için boşaltılıyor!
Önce, MİT görevlilerinin Oslo görüşmelerinde mealen “Ülkenin her sokağını, kimi bölgelerde her evini PKK’nın cephaneliği haline getirdiniz” dediğini bir kenara not edelim.
Ardından, dünkü Yeniçağ’da Ankara Temsilcimiz Sayın Ahmet Takan’ın kaleminden ürpererek öğrendiğimiz PKK’nın bölgedeki 50 mağaraya raylı havan topları döşediği bilgisini ve bu bilgi arasında düşülen, “Uçaklara ’vur’izni çıksa bile hava saldırısı hiçbir işe yaramayacak’ şeklinde özetlenen uzman görüşünü bir kenara yazalım..
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın makalelerinden haberdar olduğumuz, ” Jandarma Genel Komutanlığı “nın ” Genel Müdürlüğe “ dönüştürüleceği bilgisine Tuğgeneral Güray Alpay’ın kaleme aldığı bir makale ile Jandarmanın toptan kaldırılacağı endişesi taşıyan yazısına bir göz atalım..
Belgeler ve bilgiler gösteriyor ki PKK terörünü sıfıra yaklaştıran TSK’ya operasyon, ABD talimatı ile yapıldı.
Bugün, “Ben yapmadım, paralel yapı yaptı” diyen Erdoğan o günlerde “Ben bu işin hem savcısı, hem avukatıyım” diyordu. Ordunun bütün unsurları, adlarını duyunca her teröristin yüreğini ağzına getiren gözbebeği evlatları bir bir Silivri’ye gönderdi.
Evet, ordu çökertilmişti..
Kalan unsurlara da, “Silahlı da silahsız da karşılaşsanız PKK’lılara ateş açmayın” talimatı verilmiş, açılan ateşe cevap verenlerden bile attıkları kurşunların hesabının sorulduğu bir döneme geçilmişti.
Operasyon sırası polise gelmişti...
“Paralelci” iddiası ile polis gücü, “Devletin polisi olmaktan çıktı, iktidarın polisi” haline geldi. Polis artık PKK flaması yahut Öcalan posteri açan KCK’lıya bir şey demiyor ve fakat Atatürk posteri açanın kafasına copu indiriyordu. KCK militanları polis öldürüyor, korucu katlediyor, yol kesiyorken havaya ateş açılıyor, iktidar uygulamaları yüzünden canından bezen vatandaş Erdoğan yahut AKP’ye bir şey söylese, yahut bir meydanda ” Hırsız var “ diye bağırsa anında ağzı kapatılıyor, kolu kıvrılıyor, kelepçelenip birkaç kemiği kırılana kadar dövülüyor, bu iş kalabalıklar halinde yapılırsa devreye TOMA’lar, tazyikli sular, plastik ve gerçek mermiler, kimyasal silahlar giriyor, canlar alınıyordu.
Polis bu dönemde işte böyle “destan yazıyor”du.
Geride PKK unsurları ile ülke içinde mücadele etmek için kala kala Jandarma kalmıştı, görünen o ki o da PKK’nın karşısından çekilecek. Zaten pek çok Jandarma karakolu kaldırılmıştı. Demek ki Jandarma da “sıfırlanacaklar” listesine alınmış...
Eğer Jandarma gerçekten kaldırılırsa bırakınız Doğu ve Güneydoğu’yu Türkiye’nin Yozgat’ında, Tokat’ında, Kastamonu’sunda bile huzur kalmaz. Biz bunun böyle olacağını gözleri ile görmüş canlı şahitleriz. İzinde iken yaşadığımız köyde oldu bu hadise. İlçe ile il arasında bir Jandarma karakolu vardı, kaldırıldı. O karakol varken ortalık süt limandı.
Sonra ne oldu?
Mesela köye hiç kimsenin tanımadığı hırpani kılıklı insanlar kısa aralıklarla, midibüslerle geldiler. Önce gelen, sonra gelenle, “Sen benim geldiğim yere gelemezsin” diye bir kavgaya tutuştu. Bu kavga bir kayıkçı kavgası idi, köyde kendilerine direnecek erkek varsa ayırmak için ortaya çıkarmaktı, amaç buydu.
Erkeklerin işte güçte olduğunu görünce kadınlardan zorla, tehditle mahsul topladılar.
Bu, iki yıldır böyle devam ediyor...
Kastamonu böyle ise siz Jandarmasız kalmış, polisi siyasallaşmış, askeri silah kullanamaz hale getirilmiş Hakkari’yi, Yüksekova’yı, Diyarbakır’ı, Batman’ı, bütünüyle bölgeyi düşünün?
Ve bir de bir iktidar bunu niye yapar, onu düşünün...