Türkiye nasıl Afganistanlaştı?
Başlık, çok abartılı gibi görünüyor değil mi?
Bakalım öyle mi?
Üniversitelerdeki çöküşü inceleyen CHP Bilim Platformu'nun raporundan bazı ifadelere yer verince iki hocadan mektup aldım.
Mersin Üniversitesi'nden "emekli edilen" Prof. Dr. Ahmet Baldan, 17 sayfalık bir makale yazmış. Kendisi yayınlayacak ama birkaç paragrafını paylaşmak istiyorum:
"Üniversitelerin büyük çoğunluğu, dogmatik, yeteneksiz, cahil, hiçbir etik standardı olmayan insanların elindedir.
Bilim ve rasyonalizm dışlanmış, liyakat tümden yok edilmiş, üniversiteler, Orta Doğu'nun radikal mezheplerinin, tarikatların ve rant kavgalarının çatışma merkezlerine dönüştürülmüş durumdadır.
Özerklik tümden yok edilmiş ve üniversiteler tek tipleştirilmiştir. Üniversiteler, laik dogmatizmden dinsel dogmatizme aniden savrulmuş kadroların, 'iş ve işçi bulma' kapısına dönüştürülmüştür. Bilim yapma atmosferi artık geri dönülemeyecek biçimde yok edilmeye çalışılmaktadır.
Cehalet desteklenmekte, bilimden korkulmakta ve nefret edilmekte, bilim insanlarına kumpaslar kurulmakta, iftiralar atılmakta, bilmemek erdem olarak gösterilmektedir!
Üniversitelerde, ulus bilincini yok edip ümmetçiliği hâkim kılmak için tam bir Araplaştırma politikası güdülmektedir.
Tüm bu korkunç olumsuz atmosferin sonucu olarak, yapılan yayınların büyük çoğunluğu hiçbir bilimsel değeri olmayan 'çöp yığınları'dır ve her şey uydurmaya dönüşmüştür.
Ülkemizde hâlâ 'bilim gerekli mi gereksiz mi?' tartışması yapılmaktadır! Gerçekten çok hazin ve trajikomik bir anlayışa sokuldu üniversiteler..."
Peki Afganistanlaşmak nasıl oldu? Baldan devam ediyor:
"Üzülerek söylemek gerekirse, şu anda üniversitelerdeki zihniyet, Soğuk Savaş döneminde, ABD'nin Yeşil Kuşak oluşturma doktrinine uygun olarak aşırı dinsel dogmatizm bataklığına sürüklenen Afganistan'a çok benzer hale gelmiştir.
ABD ve NATO'nun 'Yeşil Kuşak' doktrinine göre, Sovyetler Birliği'ni güneyden kuşatıp içten çökertmek için Türkiye, İran, Afganistan ve Pakistan'da dinsel dogmatizm hâkim kılınmıştır.
Afganistan'ın Taliban/El-Kaide'nin kontrolüne girmesini sağlayan da ABD/NATO, güya bu bataklıktan kurtarmaya çalışan da ABD/NATO!
ABD/NATO desteğiyle 'ulus devlet'in altı oyulunca gerisi çorap söküğü gibi geldi; böylece anayasal kimlik olan 'Türklük' bile tartışılır duruma getirildi.
'Türk' kimliği yerine mikro-milliyetçilik, etnik-milliyetçilik, şoven-milliyetçilik körüklendi, ulus devlet düşmanı/ulus bilinci düşmanı/Türklük düşmanı tarikatçıların kontrolüne geçti üniversiteler... Şu anda ülkede ulusal bilinç çökmesi nedeniyle, bilim yapma atmosferi ve rasyonalizm de tamamen çöktü.
Hiçbir özgürlüğün kalmadığı ve tümden yok edildiği üniversite olmayan bu 'üniversiteler'de her şey tam bir kandırmacaya, aldatmacaya dönüşmüştür...
Bu yüzden son yıllarda, yüzlerce yüksek yetenekli genç bilim insanı ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
Bu kültürel ve tarihsel şartlarda, bu topraklarda 'gerçek bilim' yapmak, ya ölümcül derecede tehlikelidir ya da imkânsızdır Ancak Allah'tan umut kesilmez!
Sonunda, bilimi katleden 'dinsel veya laik dogmatikler' tarihin çöplüğünde hak ettikleri yeri alacaktır..."
Üniversitelerde çete hakimiyeti!
İkinci mektup ise Gazi Üniversitesi'nden koparılıp Hacı Bayram Veli Üniversitesi'ne dönüştürülen okulun öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Gezer'den... Özetliyorum:
"İdeolojileri, partileri, dernekleri, vd. kendileri için basamak yapanlar ki yazınızda belirttiğiniz gibi, sahtekârlıklarla başarı (!) elde eden ve bu yolla makam, mevki sahibi olanlar için hiçbir kural, yönetmelik veya akademik temayülün önemi yoktur; bunlar grup halinde hareket eder, çete desek daha doğru olur.
Üniversitede ya bu çetenin bir üyesi olursunuz, ya da orada sizi boğarlar. Kadro ihtiyacı olsa bile kendi tabirleriyle 'üsluplarına uygun' kişiyi buluncaya kadar bekletirler. Bunlar için kul hakkının kutsallığı, günah, ayıp yoktur. Bunların yaptıklarına ola ki bir karşı çıkın, ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirirler."