"Türkiye ittifakı" şart ama hangi temelde?
Tayyip Erdoğan, AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı'nın lideri olarak seçim sürecinde karşı tarafta oluşan Millet İttifakı'nı "zillet ittifakı" gibi ağır sözlerle eleştirdikten sonra nihayet Cumhurbaşkanı şapkasıyla konuştu ve "Seçim tartışmalarını geride bırakarak, ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir." dedi.
Erdoğan, "Türkiye'nin bekası, vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği her türlü politik hesabın üstündedir. Ülkenin bekasını ilgilendiren konularda siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyup 82 milyonla Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz. diye birleştirici mesajlar verdi.
***
"Yunanistan'a beş ada ile birlikte bırakılan 92 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı ne olacak? ABD şantajına boyun eğilerek S-400'ler Azerbaycan veya Katar'a yönlendirilecek mi? Ekonomik krizin altından nasıl kalkılacak?" gibi sorular ve sorunlar ise ortadadır.
Fırat'ın doğusunda sınır boyunca oluşturulacak bazı cep bölgelere ABD'nin PKK/PYD'ye baskı yapmasıyla TSK'nın yerleşmesi ne anlama geliyor? Türkiye, Girit Adası güneyindeki egemenlik alanını Yunanistan üzerinden Amerikan şirketlerine devrederken, TSK, Suriye sınırında bazı bölgelere yerleşirse beka sorunu çözülmüş mü olur?
***
Erdoğan, "Türkiye ittifakı" dedi ya, adının açıklanmasını istemeyen bir okurumuz da daha önce ittifaklar konusunda farklı bir değerlendirme yaptı:
"2015 seçimlerinden beri Türkiye'de artık saklanamayacak ölçüde bir çehre değişikliği yaşandı. Sıralı kumpas davalarında da 15 Temmuz sonrasında yaşanan sözde FETÖ ile mücadele operasyonlarında da devletin bürokratik hafızasının nasıl tarumar edildiği, direnç noktalarının nasıl dağıtıldığı artık yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda durmakta. Ekonomik talanı dile getirmek ise izahtan varestedir. 2015 yılı ile birlikte biz aslında 1915 şartlarına geri döndük ve bugün yıllardan 1919 benim nezdimde.
Ancak açıklanmaya muhtaç bir siyasi durum söz konusu. Görünen o ki bundan sonraki dönemde, eğer devlet yapısı ve yönetim şekli kurucu Cumhuriyet ayarlarına geri döndürülmez ise yaşanacak sıkıntıları aşmanın ve birlikteliği sağlamanın bir yolu kalmamış görünüyor.
Bunu neden söylüyorum? Türk Milleti'nin demokrasi adı altında mecbur bırakıldığı ittifakları değerlendirirsek durum şudur:
1- Cumhur İttifakı: Siyasal İslam (AKP) - Milliyetçilik (MHP) - Ulusalcılık (Vatan Partisi)
2- Millet İttifakı: Siyasal İslam (SP) - Milliyetçilik (İYİ Parti) - Ulusalcılık (CHP)
Hangi irade birbiriyle aynı kaynaktan beslenmiş iki ittifakı iktidar ve muhalefet olarak dizayn etmiş ve Türk Milleti'nin karşısına birbirlerinin alternatifi olarak çıkartmıştır. Aynı akarsuyun beslediği gölü ikiye bölseniz ne olacak ki? Su yine aynı su, kaynak yine aynı kaynaktır.
AKP eyalet modeli ve federasyon için zemin hazırlarken, CHP, 'Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na Türkiye'nin koyduğu çekinceleri kaldıracağız' derken, MHP 'Büyükşehir belediye başkanı seçilsin ilçe belediye başkanlarını o atasın' söyleminde bulunurken, İYİ Parti'nin kuruluş aşamasında parti programına benzer fikirler sokuşturulmak istenirken, Gaziantep'te sizin dile getirdiğiniz yerel başkanlık modeli ortadayken kimi nereye konumlandıracaksınız..
Şu an yıllardan 1919 ise Kız Kulesi'ne bakıp tek kurşun atılmadan işgal edilmiş bir ülkenin yasını mı tutacağız, yoksa çok geç olmadan içinde bulunduğumuz bu durumdan kurtulmanın anahtarı olan gençliğe hitabenin gereklerini mi yerine getireceğiz?"
***
Şimdi, "Türkiye ittifakı" şart ama hangi temelde?
Cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönülmezse, Türk Milleti, egemenliğini kaybeder. 7'den 70'e herkesi tekrar uyarıyorum!