Türkiye, AKP'den nasıl kurtulur?
Tayyip Erdoğan, yumurta atan öğrencilerden sonra stadyumda kendilerini ıslıklayan seyircileri bile “organize” olarak niteleyip, ezmeye çalışıyor? Oysa bu tür tepkiler her demokratik ülkede olur ve “demokrasinin cilvesi” olarak karşılanır.
Bu konuda bir not geçen Emine Şener, özetle diyor ki: “AKP iktidarı bunu bilinçli olarak yapıyor ve en küçük direnişi bile bastırarak milliyetçi muhafazakâr kitlelerin desteğinin devamını sağlıyor. Çünkü bu kitleler, her zaman güçlünün yanında olmuştur. AKP çevreleri, ıslıklanma olayını Ergenekon’a bağlayacak kadar ileri giderek ve görüntüleri polis incelemesine alarak ne kadar güçlü olduklarını kabul ettirmeye çalışıyor? Aslında bu tablo ne kadar zayıf olduklarını gösteriyor. Karşılarında güçlü bir muhalefet olsa tılsım bozulacak!”
***
Diğer taraftan Konda araştırma şirketinin genel müdürü Bekir Ağırdır ise T24 İnternet sitesinde bir analizini yayınladı. Ağırdır, Tunus örneğini verdi ve şu tespitlerde bulundu:
“Tunus’ta halkın itirazı ve muhalefeti var ama muhalefetin aktığı bir ana nehir, bir ütopya yok. Böyle olduğu içindir ki Başkan kaçınca ne yapılacağını, nasıl yapılacağını, kimlerle yapılacağını üreten, hayata geçiren bir ütopyaya sahip siyasi merkez ve liderlik olmayınca meydan yine siyasi elitlere ve var olan siyasi egemenlere kaldı.
Niye hala Ak Parti oyu düşmüyor sorusunun cevabı da aynı..
Ak Parti’nin oyunu olumsuz yönde etkileme potansiyeli yüksek her olay, tartışma seçmen vicdanında ve belleğinde iz bırakıyor. Fakat ortada bir iktidar iddiası taşıyan aday olmadığı için, bir düzen muhalifi olmadığı için ve asıl önemlisi de alternatif bir ütopya olmadığı için bir kanala akamıyor. Minik tepki derecikleri bir nehre dönüşemiyor. Eğer yarın sabaha dair bir ütopya ve iddia, bu ütopyanın taşıyıcısı ve çoğaltıcısı bir iktidar adayı siyaset sahnesinde olsa idi, her bir tepki, o ütopyaya akan, ütopyayı çoğaltan ve hayata geçiren bir bilinç ve muhalefet üretimine yol açardı.”
Yenişafak’ta yazan ve bazı tespitlerini önemli bulduğum Akif Emre de Tunus olayları için, “Bu nasıl devrimdir ki, diktatör ülkeden apar topar kaçıyor ama yerine kimse gelmiyor? ’Makulleştirilmiş’ bir İslamcılık dizayn ediliyorsa zafer işareti yapmak şöyle dursun, bundan ilk önce İslamcılık iddiasındakilerin kaygı duyması beklenir. Sonuçta, İslamcılık iddiasından vazgeçtikleri oranda sistemden yararlandıkları pragmatist örnekler bol miktarda mevcut. Tunus muhalefeti ‘sistem’in pasta rüşveti sınavıyla karşı karşıya” yorumunu yaptı.
***
2011 seçimlerinde AKP’nin yerine CHP veya MHP tek başına iktidar olsalar ne yapacaklar? AKP’nin tahribatını ortadan kaldırmak dışında, topluma hangi ütopyayı sunuyorlar? CHP’nin 1970’li yıllardaki bir Bülent Ecevit dönemi gibi kitleleri heyecanlandıracak, umutlandıracak bir mesajı var mı? O zaman “Umudumuz Ecevit” deniliyordu. Şimdi böyle bir umut var mı? MHP’nin geçmişte bir ütopyası, bir projesi vardı! Bu ütopyaya, bu projeye şimdi kendi kadroları inanıyor mu?
Sorun burada!
Bu iki parti; şu birkaç ayı çok iyi değerlendirmeli. Her şeyden önce, AKP’nin halkı bastırmaya yönelik girişimleri karşısında, ülkenin kuruluş felsefesini hiçe sayan bu hareketin burnunu sürtecek kitlesel demokratik tepkileri ortaya koymaları; ardından nasıl bir Türkiye hedeflediklerini açıklamaları, buna önce kendilerinin inanmaları gerekiyor.
Islıklama eyleminin bile “devlet büyüklerine hakaret” olarak soruşturulduğu, hatta Ergenekon örgütüne bağlandığı bir ülkede, muhalefetin, söylem dışında, psikolojik üstünlüğü ele alacak tek bir kitle eylemi ortaya koymaması garip değil mi?
Muhalefet, öğrencilere ve futbol seyircisine mi kaldı?