Bayburt Üniversitesi Düşünce Akademisi Kulübü tarafından düzenlenen ’Yeni Ortadoğu Ekseninde Mısır ve Suriye’konulu konferansa konuşmacı olarak katılan AK Parti MKYK üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay, bir öğrencinin “Sosyal devlet olmak için çoğunluğu oluşturan bir milletin milliyetçiliğinin ayaklar altına alınması sizce doğru mudur?’ sorusunu yanıtlarken, şunları söylüyor:
“Bu ülkede sadece Türkler üzerinden giderseniz bunun masrafı ve maliyeti çok fazladır. Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirirsin. Türkiye’de yaşayan diğer insanları bu şekilde memnun edemezsiniz. Diğer insanları kendine karşı kışkırtmış olursun” diyor, milleti “vatandaşlık bağı” ile sınırlandırdıktan sonra “Ne demek Türklük?” diye soruyor ve kendi sorusuna yine kendisi şu cevabı veriyor:
“İşte Orta Asya’dan gelmişsin. Bir bakıyorsun, kaçımızın dedesi Orta Asya’dan gelmiş? Bir sor bakayım gerçekten. Var mı böyle bir şey?”
Aktay Yenişafak’ta dün kaleme aldığı, “Bir ırk olarak Türklük “başlıklı yazısında da Bayburt’ta yaşananları özetleyip, aynı görüşleri savunmakta devam ediyor. Yazısına nokta koyarken de, “Bir iftiranın bu kadar hızlı yayılmasından” bahsediyor. İyi de, aynı görüşü yazısında tekrarlayan birinin bir gün önce bu sözleri söylediği için kendini eleştirenlere “iftira” suçlamasında bulunması nasıl izah edilebilir?
Yine Aktay o kişileri, “...ahlaki seviyeye dair ibret alınması gereken bir durum” a düşmekle suçluyor.
Ne diyeceğimizi bilemiyor, bu konuda yorum yapmamayı tercih ediyoruz.
Yalnız bir Aktay’ın yazdıklarından “Türk’üm, burası Türkiye” gibi tarihî bir gerçeği dile getirmeler “Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getiren” söylemler.. Aslında Aktay, Anayasal suç işliyor. Ve devam ediyor: “Bu şekilde insanları memnun edemezsiniz.”
“İnsanlar” dediğin kimler?
Kandil’dekiler mi?
Ermenistan’da yaşayanlar mı?
İstanbul’u geri almak ve Karadeniz’de Pontus’u ihya etme plânlarından zerre sapmamış Rumlar mı?
Ve Türk milletinin bunları memnun etmek gibi bir görevi mi var?
Aktay ve tabii genelde BOP’cu AKP zihniyetinin “Türk’üm, Türkiye Türklerindir” gibi sözleri “Bölücülük” saymaları ve fakat 36 etnik kimliği, altını çize çize, gür sesle ve her fırsatta tekrarlamayı ise, Türkiye’nin bütünlüğüne giden yol olarak göstermeye çalışmaları, bilinen ve ucu PKK’yı meşru hale getirmeye, Türkiye’nin bir bölümüne de “Kürdistan” adı verip, Diyarbakır’ın “Merkez”leştirilmesine kadar geldi dayandı.
Devlet kurumlarının pek çoğundan “T.C.” ibaresi kaldırıldı, devlet nişanlarındaki “T.C.”ye bile tahammül edilemedi.
Bizim arzuladığımız “biraz samimiyet “ve azıcık da “tarihten ibret almak” talebinden başka bir şey değil...
“Ben Türk’üm” diyen yüzde 99’un zâten “kafatası” ve “kan tahlilinden” bahsetmediği, tarihin ve Allah’ın bildiği bir gerçektir.
“İnkârcı” ve “asimilasyoncu” olarak suçladıkları Atatürk bile mübadelede “ırkı” değil “Müslüman olmayı” esas almıştı. Elbette dünyada “Türk” diye bir kavim vardır. Orta Asya içlerinden Batı Roma’nın göbeğine kadar sarkmış, “Tanrının kırbacı” olmuşlardı. Sonra İslâm’la tanıştılar.
Bir dönem İslâm’a ve dünyanın dörtte üçüne kök söktüren, bastığı her yeri kan gölü ve kelleden kaleler haline getire Moğollar bile Müslüman olduktan iki nesil sonra “Türk’üm” deyip, muhteşem Babür İmparatorluğu’nu kurmamışlar mıydı?
Haçlılar boşuna mı Müslüman olanlara “Türk oldu” diyor, “Türk yok” diyenler ve “Türk’ü bölücü” olarak görenler bunu düşünmelidir.
Bu dönem her fırsatı değerlendirip, “Kürt var, Laz var, Çerkez var, Ermeni var, Rum var” diyenlerin “Türk yok” diye tutturmaları milleti fena germiştir. Yasin Hoca, bir bahane ile “Kürt yok” desin, “Laz yok, Başbakanımın kökeni bile iki nesil sonra işte şu kavim ile karışır” desin, biz de, “Türk yok” derken ilmî hassasiyet adına böyle söylediğine inanalım?
Yoksa bu ülkede ve dünyada her ırk var ama “Türk yok! “Hayret bir şey.
Allah’ın yarattığını ve tarihin” var” dediğini “yok” diyerek “yok etmek” kimin haddine?
