Türk subayının şerefi ve Doğu Türkistan'ın şerefi!
Elbette her meslekte olduğu gibi, askerlik yani subaylık mesleğinde de hak ve hukukun dışına çıkan insanlar vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de vardır. Fakat gerek ordunun kendi hiyerarşisi, yükselme ve atama usulleri gerekse askeri yargının varlığı bu ayrık otlarını zaman içinde temizler. Kaynaktan, devamlı pınar suyu gibi tertemiz gençler gelir. Ben vatani görevimi askeri hakim olarak yaptığım, yani bu temizlik işlemini bir yıl süre ile olsa da uygulayanlardan biri olduğum için sistemin düzgün çalıştığını rahatlıkla söyleyebilirim.
* * *
Son zamanlarda sürdürülen soruşturmalar ve son olarak çıkarılan bir yasa dolayısıyla, bazı çevrelerde Türk subayına yönelik bir aşağılama kampanyası sürdürülüyor. Hatta TSK içinde “cadı avı” başlatılmasını isteyenler bile var. Bilindiği gibi ceza hukukunda bir kişinin işlediği suçtan dolayı yakınları veya meslektaşları suçlanamaz. Suç işleyen kişiler varsa onlardan hukuk çerçevesinde hesap sorulur.
Fakat Türk subayını aşağılayanlar, “daha fazla demokrasi istiyoruz” derken, Türkiye Cumhuriyeti halkını da Doğu Türkistan veya Kerkük’teki soydaşlarımızın durumuna düşürmek istiyor. Oysa, Türk Dünyası’nın en büyük dayanağı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük dayanağı da Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. TSK, milletin ordusudur; 1952’den beri yaşadığımız NATO sürecine rağmen, milli bir ordudur.
TSK’nın çökertilmesi demek, Türk Milleti’nin Türkiye’de Doğu Türkistanlı, Kerküklü kardeşlerimizin durumuna düşürülmesi demektir.
Onların ordusu ve subayları olsaydı, kimse şereflerine saldırabilir miydi?
Neden Türkiye’den yardım bekliyorlar? Çünkü Türkiye’nin şerefli bir ordusu var.
Türk subayını aşağılayarak milletin gözünden düşürmek için medyayı kullananlar, TSK adına geçmişte yapılan hataları da kullanarak Türk halkının da kafasını karıştırmıştır.
Yoksa bu senaryolar sahnelenemezdi.
* * *
“Subay” ın bir millet hayatındaki yerini Atatürk kadar iyi izah eden ikinci bir kişi hatırlamıyorum. Çünkü bu izah, bağımsızlık mücadelesi verilirken yapılmıştır. Bu sebeple yediden yetmişe herkesin bu sözlere kulak vermesi gerekir.
Bakın Atatürk ne diyor bugünkü subaylara:
“Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini, ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.
Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlâl edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.
Şahsi ve hususi itibarıyla da subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde olmak mecburiyetindedir. Çünkü düşmanlarımız herkesten önce onları öldürür. Onları aşağılarlar ve horgörürler.
Hayatında bir an bile olsa subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz.
Onun yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.
Dolayısıyla subaylar için ’ya istiklâl, ya ölüm’ vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!”
* * *
Amerikan askerlerinin, Süleymaniye’de Türk subayının başına çuval geçirmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı başlatılan psikolojik harekâtın başlangıcı idi. Bugün, çeşitli kumpaslarla “örgütlü” ve “medya üzerinden” sürdürülen bu harekâtın sonuç alması, sadece Türk subayının değil, Türk Milleti’nin her ferdinin şerefini kaybetmesine yol açar!