Türk Milliyetçileri ve parti politikaları!
Türk milliyetçiliği düşüncesinin teorisyeni ve fikir babası Ziya Gökalp, "Türkçülük siyasi bir parti değildir, ilmî, felsefî, bediî bir okuldur, başka bir tabirle, kültürel bir uğraş ve yenilik yoludur. Bu sebepledir ki, Türkçülük, şimdiye kadar bir siyasi parti şeklinde mücadele meydanına atılmadı, bundan sonra da şüphesiz atılmayacaktır" demişti.
Gökalp, Türkçülüğün çağdaş cereyanlarla ve ülkülerle bağdaşabileceğini bu sebeple Halk Partisi tarafında yer aldığını söylüyordu. Çünkü, "hükümranlığın, Türk Milleti'ne ait olduğunu belirten ve devletin adına Türkiye diyen Halk Partisi idi..."
***
Halk Partisi'nin Türkçülük (milliyetçilik) ilkesi, 1944 yılına kadar sürdü... Ve 1944'te Türkçülük boğulmak istendi. Okul kitapları değiştirildi. Türk Dünyası ile ilgili bilgiler ders kitaplarından çıkarıldı. Türkçüler, işkence gördü, yargılandı. CHP'den kopan DP de, kozmopolit bir görüntü sergiliyordu... Bu boşluk dolayısıyla, temel hareket noktası Türk Milliyetçiliği olan bir parti ihtiyacı doğdu. Fevzi Çakmak, bu ihtiyaçla "Millet Partisi"ni kurdu. Kapatılan Millet Partisi'nin yerine kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi, Köylü Partisi ile birleşerek CKMP adını aldı. CKMP'ye davet edilen Alparslan Türkeş, ilk kongrede genel başkan seçildi. Partinin adı 1969'da Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi.
MHP'den kopan kitlelerin, tek başına iktidar hedefi ile "merkez parti" olmasını kabullenerek desteklediği İYİ Parti de 2017'de milliyetçi söylemlerle kuruldu.
***
Bütün bunları niçin hatırlattım? Meselâ Devlet Bahçeli, MHP adına, "95 tane Amerikalı Türkiye'ye gelmiş ise bunları ikna edip merkezi bir işbirliğiyle Türkiye'yi tehdit ve tehlikelerden kurtaracak bir akılcılığı öne çıkarmak lâzım... Amerika'yı ikna ederek biraz tehdit ve tehlikeleri hafifletme yolu, yadırganacak bir yol olarak düşünülmemelidir..." gibi bir politikayı savunduğunda Türk Milliyetçileri, bu tutumu benimseyebilir mi?
İYİ Partili Hasan Seymen, "Kafkas Dernekleri Federasyonu olarak biz de Çerkesler adına özellikle cumhuriyetin kuruluşundan itibaren gördüğümüz asimilasyon politikalarının sonuçlarını yaşayan insanlar olarak, birinci sınıf vatandaş olarak yaşayan insanlar olabilmek, herkesin eşit hak ve özgürlüklere sahip olması, herkesin eşit şekilde kullanabilmesi adına isteklerimizi TBMM'ye bildirdik" dediğinde ve bu fikre dayanan yeni bir anayasa istediğinde, Türk Milliyetçileri, "asimilasyon" suçlamasını ve etnik temelli anayasayı kabul edebilir mi?
Üstelik bu tür çıkışların desteklendiği Denge ve Denetleme Ağı'nın ABD'nin National Democratic Institute (NDI) tarafından finanse edildiği, bu kuruluşun National Endowment For Democracy (NED) denilen bir başka yapılanmanın, onun da CIA'nın alt kuruluşu olduğu bilinirken…
Nitekim arkadaşımız Selcan Taşçı gereken cevabı hemen verdi.
***
Esasen Türkçülük düşüncesi bir parti disiplini içine sığmaz.. Zira siyasi partilerin Türk Milliyetçiliğine aykırı eylem ve söylemleri, bütün Türklüğü kapsaması gereken düşünceyi, dar kalıplar içine hapsetmekte, etkinliğini ve ahlâki duruşunu yok etmektedir.
Türk milliyetçiliğinin parti ideolojisi olması, parti kadrolaşması sırasında yok sayılmakta veya "dava arkadaşı" değil "yol arkadaşı" aranmakta, devamında milliyetçiliğe aykırı politikaların milliyetçilik sanılmasına yol açmaktadır. Sonuçta kaybeden Türkiye ve Türk Milleti olmaktadır.
Bu tablo karşısında Türk Milliyetçileri açısından kısa vadede tek yol vardır: Parti politikalarına bağımlı olmamak, doğrulara sahip çıkmak, yanlışları kamuoyuna göstermek…
NOT: Eski CHP milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu aradı ve İBB'deki kadrolaşma konusunda, Trabzon Fikir Platformu'ndan alıntı yaparak yayınladığım paragrafın, sadece birinci cümlesinin kendisine ait olduğunu, radikal bir tutumla yazılmış diğer ifadelerin ise hemen altındaki başka bir mesajdan karışmış olabileceğini söyledi.