Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT

Coşkun ÇOKYİĞİT

Türk gençliğine alkış

Sümer tabletlerinde 5 bin yıl önce yazıldığı gibi, kocamış insanlar, her devirde yeni nesil hakkında her daim yakınmalarda bulunurlar. Zamane gençliğinin ne kadar bilgisiz, cahil, iş bilmez, beceriksiz, tembel ve bunların üstüne ne kadar saygısız olduğu sadece Sümer tabletlerinde değil bütün toplumların gülük hayatlarında hatta atasözlerinde rastlanan bir şeydir.

Günümüz gençliği için, günümüz yaşlılarının yaklaşımları çok farklı olmadığı gibi, 1990’ların sonunda internetin yaygınlaşıp 2000’li yıllarda sosyal medyanın hayatlarımıza girmesiyle bu yakınmaların dozu giderek arttı. Bu arada sosyal bilimciler kuşaklara isim takıp onları kategorize etti. Y kuşağı, Z kuşağı vs. gibi.

Gerçekten de bugün ülkemizde sosyal medyada kullanılan “kelime sayısı ve kelime sıklığına” bakıldığında ciddi bir seviye sorunu olduğunu düşünebilirsiniz. Hatta bazı “kollar” bu gönderilere bakarak, çeşitli istatistikler yaparak insanlarımızın bilgi ve zekâ seviyesini çukurda göstermek için takla atıyorlar. Zekâ tabii ki, çeşitlere ayrılır ve zamanla köreldiği gibi, uygun şartlarda gelişen bir zihinsel aygıttır. Zekânın katmanları vardır ve insan ilişkilerinde, kültürleşmede rolü inkâr edilemez ama her şey değildir!

Beş bin yıl önceki ihtiyarlar gibi bizler yeni nesillere olmadık hakaretler ediyorsak da kendilerine imkân tanınan gençlerimiz bugün bizleri utandıracak seviyelere tırmanıyorlar. Teknoloji alanında, planlama ve organizasyon alanlarında, spor ve sanat alanlarında (sayamadığım başka alanlarda), gerçekten parmak ısırtacak başarılara imza atıyorlar.

Çünkü biz yaşlılar, geçmişe dönük değerlendirmeler yaparken, onlar şahit olmadıkları bir geçmiş yerine önlerinde büyük imkânlarla oluşmakta olan geleceklerine odaklanarak düşünüyor ve yaşıyorlar. Hayatın geriye doğru tereddisinin yok oluş/ölüm, ileriye doğru hamlenin ise hayat olduğuna “verili” olarak müdrik gençlik karşısında biz kocamışların yakınmaktan başka yapabileceği şeylerin başında, yaşananları sanat-edebiyat yoluyla ifade etmeleridir. Böylece onlara kuru nasihat ve indi hatırat değil, sanat eserleri yoluyla bir geçmiş sunmuş oluruz.

***

2024 olimpiyatlarında yüksek performans sahibi sergileyen yeni nesil, eninde sonunda yakındığımız, haklarında bühtan ettiğimiz bizim çocuklarımızdan değil midir? Öyledir. Peki, sosyal medyada 50 kelimeyi bile idare edemeyen hödüklerden farkları nedir? Elbette hayatın onlara sunduğu “verili” yetenekler ve daha sonra ailelerinin, toplumun sağladığı imkânlardır. O halde her genç potansiyel olarak iyi, doğru, başarılı vs. bir vatandaş adayıdır ama yeter ki uygun ortamda uygun bir eğitim ve terbiye ile doğru yönlendirilmiş olsun.

İyi yetiştirilmiş gençlerle şansım yaver gittikçe karşılaşıyorum. Bu gençlerin duruşları konuşmaları, bakışları diğerleriyle mukayese edilemeyecek bir parlaklıkta oluyor. Hemen fark ediyorsunuz ki karşınızdaki “çocuk” müstakbel bir anıt ağaç olacak bir fidandır. Dediğim gibi onları duruş, bakış, davranışı ve “alçakgönüllü” oluşlarından hemen tanıyorsunuz.

Ben bunlardan biri ile 2019 yılında Antalya’da tanıştım. İçimdeki Hazine filmim Antalya Film Festivali yan bölümlerinden birinde gösterilecekti. Rixos otelde yemek yediğimiz bir sırada Türkiye Okçuluk Federasyonu armalı formalar giymiş bir grup yemek salonuna girdi. Kafiledeki gençler arasında ince uzun, gözlüklü olanı hemen tanıdık, Mete Gazoz’du. Oğlum Çağrı ile yanına gittim ve beraber fotoğraf çektirip çektiremeyeceğimizi sordum. Samimi bir gülümsemeyle başını eğerek evet demiş oldu.

Fotoğraf çektirirken içime doğan his, onun Dünya Şampiyonu olacağı hissiydi ve bütün samimiyetimle de duygumu kendisine ilettim. Yine aynı alçakgönüllülükle usulca “Umarım” dedi ve gülümsedi. Mete gibi, hemşerim Yusuf Dikeç ve takım arkadaşı Şevval İlayda Tarhan gibi, Hatice Akbaş gibi, Buse Naz Çakıroğlu gibi, voleybol millî takımımızın yılmaz yenilmez kızları gibi o kadar çok gencimiz, biz yaşlanmışların aklına hayaline gelmeyecek alanlarda başarıyı kucaklıyorlar ki, Gazi Paşa’nın “Cumhuriyeti sizlere emanet ediyorum” dediği gençler işte bunlardır.

Özel not: Türk gençliği, savunma sanayi başta olmak üzere bütün sektörlerde dünyaya parmak ısırtmaktadır. Hiç birini unutmuş değilim ama gündem olimpiyat olunca daha çok sporcularımız hakkında yazdım. Türk milletini ve Türkiye’mizi “Çağdaş muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartmak” için taş üstüne taş koyan tüm gençlerimizi sevgi ve muhabbetle alkışlıyorum: Çok yaşayın gençler!

Yazarın Diğer Yazıları