Türk Futbolu'nun efsanesinin karakolda neden dayak yediğini Sedat Kaya ortaya çıkardı

Türk Futbolu'nun unutulmayan efsanelerinden biriydi.
Tek başına bir takımdı.
Topu ayağa aldığında yer gök inlerdi.
"Ver Lefter'e, yazsın deftere!."
Futbolseverler böyle bağırırdı tribünlerde.
Gazeteler böyle yazardı.
Pası verdin mi Lefter'e, topu yollardı filelere.
Milyonlar onun müthiş futbolunu ayakta alkışlardı.
Çünkü Lefter Küçükandonyadis sadece Fenerbahçe'nin değil Milli Takımımızın da yıldızıydı.
Ay-yıldızlı formanın nice zaferinde O'nun imzası vardı.
50 kez giymişti o formayı.
23 kez de milli takımın kaptanlığını yapmıştı.
Halkın kahramanıydı.

1974 yılının Temmuz ayıydı.
Lefter hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşadı.
Büyükada'daki evini paranın tamamını almadan satmıştı.
Alıcı 6 ay içinde paranın tamamını verecek ve Lefter evden çıkacaktı.
Söz vermişti taraflar birbirine.
Çünkü söz imzadan daha önemliydi Lefter'e göre.
Üstelik arada hatırı sayılı tanıdıklar vardı.
Lefter o tanıdıklarını kıramazdı.
Hiç tereddüt etmeden satış sözleşmesini imzaladı.
Aradan bir iki ay geçti.
Bir sabah evin yeni sahibinden bir ihtarname geldi.
"Evi boşaltın!"
Lefter şok olmuştu.

Tarih 21 Eylül 1974'tü.
Lefter derdini anlatmak için soluğu Büyükada Emniyet Amirliği'nde aldı.
İçeride evi alanın avukatı, 4 polis memuru, bir komiser muavini, bir de komiser vardı.
Avukat aynı zamanda polis kolejinde öğretmendi.
Önemli tanıdıkları vardı ve emniyet camiasında el üstünde tutuluyordu.
Lefter adımını atar atmaz, avukat bağırmaya başladı.
"Ne işin var ulan burada? Hemen terket evi."
Şaşırmıştı Lefter.
Kendisinin şikayetçi olduğunu söylemeye çalışıyordu.
Avukat iyice sinirlenmiş, polislerin önünde hakaretlere başlamıştı.
"O evi hemen boşalt, yoksa kafana yıkarım."
Lefter, "Beyefendi paramı vermeden nasıl evimi alırsınız?" demeye kalmadan, avukatın gerçek yüzü çıktı ortaya.
"Ulan! Biz sizi Anadolu'dan İzmir'e sürüp, orada denize döktük. Buradan da atacağız."
Lefter "Doğru konuşun. Ben bu ülkenin vatandaşıyım. 50 kez milli forma giydim" dedi.
Bunun üzerine avukat polislerin gözünün önünde "Sus Gavur" diye bağırdı ve iki şiddetli tokat attı.
Dünyası yıkılmıştı Lefter'in.
Avukata karşılık vermek istedi ama araya polisler girdi.
Önce bir avukatın gözüne baktı.
Sonra polislerin.
Bu polisler bu avukatın öğrencileriydiler.
Tekrar tekrar baktı gözlerine.
..Ve birden aklına 1947 yılında Ay Yıldızlı formayla Atina'da attığı 2 gol geldi.
O gün binlerce Yunanlı Lefter'in muhteşem gollerini "Turco, Turco" diye alkışlamıştı.
Yunanistan'da O'na "Türk" diyorlardı.
Anavatanı Türkiye'de ise "Gavur"
Karakolun kapısını vurdu, çıktı, gitti.
Ve o günden sonra Hürriyet Gazetesi'nde Talay Erker'e verdiği tek röportaj dışında bu konuyu kimselerle konuşmadı.
Lefter'i 12 yıl önce böyle bir Ocak günü kaybettik.
Bazıları toprağa gömülür, bazıları yüreklere.
Lefter yüreklere gömülenlerdendi.

881c48dc-0a25-4176-af21-0e2c1b433b82.jpeg

Yazarın Diğer Yazıları