Türk devlet geleneği “teslim ol” mu diyor Sayın Bahçeli?
Bir ülkede yeni heykeller dikilmeye, eskilerine karşı eylemler yapılmaya başlandığı zaman, sonucun ne olacağını yakın tarihte gördük. Sovyetler Birliği dağılınca olan Lenin heykellerine oldu. Irak işgal edildiğinde de Saddam’ın heykelleri devrildi.
Türkiye’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bir teröristin heykelinin dikilmesine izin verilmesi, bunun kamuoyunda ses getirmesinin beklenmesi, ardından operasyon düzenlenmesi, heykelin başının ayaklar altına alınması, buna karşılık terör örgütünün de karşı operasyonla Atatürk heykeline saldırarak aynı eylemi yapması, diğer Atatürk heykelleri etrafında koruma tedbirleri alınması, Diyarbakır’da, Bingöl’de, Şırnak’ta Hakkâri’de Adana’da, Erzurum’da ve İstanbul’da eylemler düzenlenmesi, planlanmış bir süreçtir.
Tıpkı, Diyarbakır’da Hava Kuvvetleri’nin önemli bir komutanlık binasının bahçesindeki gönderden Türk bayrağının indirilmesi gibi...
Bütün bunlar, teröristle masaya oturulmasını, terör örgütünün taleplerinin yerine getirilmesini, demokratik özerklik planının yani eyalet sisteminin kabul edilmesini, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını, Kandil’deki teröristlere ev, iş ve kredi verilmesini, siyasete girmelerinin sağlanmasını meşrulaştırmak içindir. Kısacası hepsi büyük bir psikolojik harekâtın uygulamalarıdır.
***
Türkiye’yi bu noktaya getirmiş olan AKP iktidarının başındaki kişinin, muhalefetin zayıf aday göstermesi suretiyle Cumhurbaşkanı seçilmesi de sürecin bir parçasıdır.
Zira seçilen kişi, Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıdır. Libya’nın, Suriye’nin karıştırılması, ardından sözde muhalif grupları desteklemek adına, terör örgütlerine lojistik destek vererek Irak ile birlikte bu ülkelerin bölünmek istenmesi hep Büyük Orta Doğu Projesi haritasını uygulamak içindir.
Yalnız haritaya göre Türkiye de bölünecektir!
Bu durumda, AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a oy verenler, Büyük Orta Doğu Projesi’ne oy vermiş demektir. Tabii ki muhalefet de sütten çıkmış ak kaşık değildir. Zira iki büyük muhalefet partisi, bugüne kadar halkı oyalamaktan başka hiçbir işe yaramamıştır.
Öyle ki, bu partilerden MHP’nin genel başkanı, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı’na seçilen Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanının yemin törenine “Türk devlet geleneği” ni gerekçe göstererek katılacağını bildiriyor. Yine, “Biz MHP olarak yüzde 51’le seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanı’nı kendisine değil, milli iradeye saygımızdan dolayı kabul ediyoruz. Ama gittiği yol, yol değildir. Bunun altından kalkamaz ve benim bir gün söylediğim hatırlara gelir, bu adamdan Cumhurbaşkanı olamaz kanaati milletçe paylaşılır” diyebiliyor.
Millet o kanaate varana kadar, ortada Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet kalacak mı acaba?
Milletin kanaatini değiştirecek olan, muhalefetin dinamizmi ve ortaya koyacağı dirençle birlikte millete umut vaat edebilmesi değil midir?
***
Hem Türk devlet geleneğinde, milletin ve devletin aleyhine çalıştığı belli olan devlet başkanı, Tanrı’nın kut vermediği kabulüyle ve kurultay kararıyla indirilirdi. Mehmet Niyazi’nin Türk Devlet Felsefesi eserinde ve Ebulgazi Bahadır Han’ın derlediği Oğuzname’de örnekleriyle anlatılıyor... Oğuzname’de bir de “ev başına karahan” diye bir tabir kullanılır ki bugün Türkiye’nin gittiği yer öyle bir yerdir. Güneydoğu’da iktidar PKK’ya terk edilmiştir! Yarın vatanın hangi köşesinin kime teslim edileceği belli değildir!
Türk devlet geleneği, halkın, başına gelecekleri koyun gibi seyretmesini, teslim olmasını emretmiyor, aksine direnmesini, başına kendi ruhunu temsil eden birisini getirmesini emrediyor!