“Türk bütün adamların birliğidir”
Tayyip Erdoğan, “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum. Türk milliyetçiliğini de ayaklar altına alıyorum” dedikten sonra futbol yorumcusu Hakan Şükür’ün “Ben aslında Türk değilim” demesi, sadece “yaranma” amaçlı bir eylem değildir. Bilindiği gibi daha önce de AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu “AKP iktidarından önce hepimiz Türk’tük. Etnik farklılıkları bahane ederek farklı isteklerde bulunmak yasaktı. Mesela, Kürtsen ’Kürt’demek bile yasaktı” diyebilmişti. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ise Kurtuluş Savaşı’nda Türklerin Rumlara etnik temizlik uyguladığını iddia ederek, Yunanistan’ın bu yöndeki propagandasını seslendirmişti.
***
Aslında Atatürk’e göre Türklük, sadece bir milletin adı değil, bütün adamların birliğidir.
Konuyu izah etmeden önce şu hususu da vurgulamalıyım ki ırken Türk olmadıkları halde kendilerine Türklük bahşedilenler, gerek iş hayatında gerekse siyasette, sanatta veya sporda bu sayede kendilerini geliştirebilmişler ve bir yerlere gelebilmişlerdir. Yani nüfus cüzdanları veya pasaportları itibarıyla Türk olmasalardı belki de bu fırsatları hiçbir zaman bulamayacaklardı.
Diğer taraftan Tayyip Erdoğan, 2011 genel seçimleri sırasında da türban gibi konuların dışında milliyetçiliği de kullanıyordu. Öyle ki hakkında uydurma anketler düzenleniyor ve “en milliyetçi lider” olarak takdim ediliyordu.
Bu arada Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un Arnavut olduğunu gündeme getirip “Hiçbir zaman Mehmet Akif Ersoy’da ırkçılık göremezsiniz” diyerek MHP tarzı Türk Milliyetçileri’nin ırkçı olduğunu ispatlamaya çalışıyordu.
Erdoğan, Türklüğü, Mehmet Akif kadar benimsese, zaten mesele kalmayacak, bütün hatalarını anlayacaktı.
Akif, kendisini bir Türk olarak kabul etmiştir. Hakverdi Murat Merdamert’in incelemesinden naklediyorum:
“Türk eriyiz, silsilemiz kahraman,
Müslümanız Hak’ka tapan Müslüman.
Putları Allah tanıyanlar aman,
Mescidimin boynuna çan asmasın.”
(Ordunun Duası)
Akif, Osmanlı Devleti sınırlarını aslında kimin yurdu olarak telakki ediyordu?
“Yurdu baştan başa viraneye dönmüş Türk’ün,
Dünkü şen şatır ocaklar yatıyor yerde bugün”
“Hocazadem, ne sülükmüş o meğer vay canına,
Diş bilermiş senelerden beri Türk’ün kanına.”
(Asım’dan)
***
Atatürk’e gelince...
Atatürk’ün bir şiiri vardır. Sadi Borak’ın anlatımına göre aslında bu şiiri kendisi 1932 yılında İsmail Habib Sevük’e hazırlıksız olarak nazım şeklinde, nazımla nesir arası, bazı mısraları aruza bile uygun düşen, kafiyeler bazen tam, bazen yarım, bazen serbest ve kafiyesiz bir tarzda anlatmış, sonra da “Bunların şimdi veznine kafiyesine filan bakma; onları sen bir şekle koy.. Ben yalnız fikri dikte ettirdim. Sen bunu yarın akşama kadar bir eser yapacaksın..” demiştir..
Sevük’ün şiir olarak düzenlediği bu metinde Atatürk, Türklüğün ne demek olduğunu
anlatmıştır:
“Gafil, hangi üç asır, hangi on asır?
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu.
Kalkıyor örtüler; örtülen doğacak
Dinleyin sesini doğan tarihin:
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi görüp, doğru tarihe giden.
Asya’nın ortasında Oğuz oğulları
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz oğulları
Doğu’dan çıkan biz, Batı’da yine biz,
Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri,
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde
Dünya o zaman görecek, hakikat nerede,
Hakikat nerede?”