Türk Birliği Hakkari’den geçer (4)

“Gün tuğ olsun gök kurıkan”
Bu gezegen üzerinde gerçek baskı altında olan kim? Balkar Türkleri’nden Örüzlan Bolat, bu soruya şöyle cevap veriyor:
“Geçenlerde dünyanın uzaydan çekilmiş bir fotoğrafını gördüm. Orada bile Türk dünyasının bir bütün olduğu dikkat çekiyordu. Ama yeni bir bin yıla girerken bile, gerçekte tek bir ulus olan Türk halkları, bağımlı olmaya devam ediyor. İnsanlığın doğal ölümsüzlüğünün, ebedi kalıcılığının devam etmesi için Türk dünyasının özgür olması temel şartlardan biridir. Gezegenimiz, özgür gelişen Türk dünyası olmadığı için tıkanıyor...”
Yine Afrika uluslarının, Amerika kıtası ve Okyanusya yerlilerinin şu anda bile temel insan haklarından yoksun olduğu, bütün insanlığın bildiği bir gerçektir. O halde, Türkiye insan hakları bayrağını eline alırken, sadece Türk dünyası için değil, bütün insanlık için çaba sarf etmelidir.

* * *

Demek ki her insanı her halkı kendisine ait haklar ve özgürlükleriyle birlikte ayrı bir kişilik olarak değerlendirmek, kendi ekonomik ve sosyal düzenini, dilini, dinini, kültürünü onlara dayatmamak, fakat “adalet ve açıklık” ilkelerini bütün insanlığın ortak ilkeleri haline getirmek de temel görüşümüz olmalıdır.
Atatürk’ün dediği gibi “istibdat fikrini öldürmek” yani şiddeti, gizli açık terörü ortadan kaldırmak, adaleti hakim kılmak hedef olmalıdır.
Yeni Dünya Düzeni veya küreselleşme ideolojisi sahiplerinin, insan haklarını, ulusları çözmek ve parçalamak için kullanması karşısında, bütün dillere ve kültürlere saygı duyarak, aralarında adalet ve açıklık ilkelerini esas almak, hem çözülmeleri durduracak, hem de bütün insanlığı kendi kişiliğini ve korumak kaydıyla bir “evrenli bilinci” nde birleştirecektir.
İnsan hakları, bundan böyle milliyetçilerin bayrağı olacaktır.
Hedef: Türk Birleşik Devletleri
Bütün Türk Dünyası için hedef, 5 Ocak 1993 tarihli Ortadoğu gazetesinde belirttiğimiz gibi, Türk Birleşik Devletleri olmalıdır:
Şimdi bu görüşlerimi tekrarlamak ile birlikte Kerkük, Musul ve Erbil’in de, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ın da, Balkanlar ve Kafkaslar’ın da bu birlik içinde düşünülmesi gerektiğini ilave ediyorum.
“Türklerin jeopolitiği” üzerinde temel olarak kabul edebileceğimiz en veciz stratejik söz, Oğuz Kağan destanındaki, “Daha deniz daha müren / Gün tuğ olsun gök kurıkan” ifadesidir.
Demek ki Türk felsefesinde güneş bayrak, gök çadırdır!
İşte bu bilinçle, bütün insanlığı esas alarak, yeni bir dünya vizyonu çizebilirsek, insanlığı ve kendimizi, yani Oğuz Han destanından Malazgirt’e, Malazgirt’ten Sakarya’ya uzanan süreçte oluşan ve içinde Sünnisi ile Alevisi ile Şiisi ile Balkanlar. Kafkaslar, Ortadoğu ve Türk Dünyası’nın tamamını kapsayan ve bu süreçte bütün etnik ve dini unsurlarla birlikte özellikle Kürtlerin varlığıyla da güçlenen Türk kimliğini, küresel kapitalizmin boyunduruğundan kurtarmak mümkün olabilir.
Anadolu içinden yükselen yeni sınıfın desteğini almadan bütün bunları yapmak mümkün değildir. Demek ki mesele, siyasi mücadelede düğümleniyor. Ancak siyasi bir mücadele de bir ekonomik zemine dayanmak durumundadır.
O halde, bu sınıfın insan hakları, demokratikleşme, askeri vesayetten kurtulmak gibi haklı taleplerine artık Türk Milliyetçileri şekil ve yön vermek durumundadır.

Yazarın Diğer Yazıları