Tuncay Güney'in ifadeleri ve Akşam gazetesi!

Ergenekon davası iddianamesinde ve eklerinde, ayrıca Aydınlık’ın yayınladığı Tuncay Güney’in 2001 tarihinde Adil Serdar Saçan’a verdiği ifadede benim de ismim geçiyor. 2001-2003 arasında konuyla ilgili bir soruşturma yapıldığı, sonuç alınamadığı da gazetelerde çıktı.

1995 yılında Ortadoğu gazetesinden istifa etmiştim. İşsizdim. Bir hafta kadar ne yapacağımı düşündükten sonra Akşam gazetesinde bir boşluk olduğunu görerek Mehmet Ali Ilıcak ile görüşmeye karar verdim. O sırada Akşam’da yazan ve benim mesleki geçmişimi iyi bilen Behiç Kılıç’a telefon ederek gazete hakkında bilgi almak istedim. Kılıç, gazete yönetiminin ekip olarak istifa ettiğini, kendisine genel yayın müdürlüğü teklif edildiğini, henüz konunun netleşmediğini söyledi. “Fakat sen önerini yap, yönetimi sen alırsan seninle çalışmaktan memnun olurum, ben alırsam da yine birlikte oluruz” dedi. Bunun üzerine girişimden vazgeçerek Kılıç’tan haber beklemeye başladım. Kılıç, iki gün sonra aradı ve acilen işbaşı yapmamı istedi.

***

Akşam gazetesinde işe başlamam kendi girişimimin sonucudur. Biz gazetede tasfiye yapmadık. Ben gittiğimde zaten 11 kişi 10 gün öncesinden istifa etmişti. İstifa sebebi olarak başka bir medya patronu tarafından ayartılmaları gösteriliyordu ama ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim.
Tuncay Güney’i ise bir-iki ay sonra tanıdım. Gazetede özel haberci statüsünde çalışıyordu. Benim işim birinci sayfanın siyasi haberlerini düzenlemek ve ayrıca köşe yazısı yazmak olduğu için onu fark edecek durumda değildim.

Fakat Tuncay Güney imzalı önemli haberler gelmeye başladı. Haberlerin dili çok bozuk olduğu için bunları yeniden yazdırmak gerekiyordu. Bunun üzerine Behiç Kılıç, bu kişi hakkında bana bilgi verdi. Güney’in gazeteye bir istihbarat elemanı olarak yerleştirildiğini zannettiğini, fakat emin olamadığını söyledi. “İstersen gönderelim, gitsin” dedi. Güney’in getirdiği haberler o kadar değerliydi ki, bir süre beklemeye karar verdik. PKK kamplarında Amerikan subaylarının fotoğraflarını getiriyordu meselâ!
İran aleyhindeki haberlerini ise kullanmıyordum. Aksine ABD’nin Türkiye ile İran’ı savaşa tutuşturmak istediğini görüyor, manşetten “İran’la savaş tezgahı” gibi kendi imzamla haberler yapıyordum.

***

Şimdi geriye dönüp baktığımda Akşam gazetesinde çalıştığım 2.5 yılın, meslek hayatımın en verimli dönemi olduğunu görüyorum. O dönemde ve meslek hayatımın tamamında doğruluğuna inanmadığım tek satır bile yazmadım, yayınlamadım. Buna, 30 yıl içinde benimle beraber çalışan bütün meslektaşlarım tanıklık eder.

Peki, neden durum böyle olduğu halde, Tuncay Güney, beni ve başka gazetecileri de Ergenekon listesine eklemiş?

Sanıyorum, bunun başka bir sebebi var. Biz, sanki milletin sorumluluğu bizim omuzlarımızdaymış gibi hissettiğimizden hep pervasız davrandık. Meselâ 2000 yılında, bölücü taleplerin kabul edilmesini isteyen çok önemli bir makamdaki devlet görevlisine karşı çok ağır yazılar yazdık!
Herhalde bizi, “Bu adam, bu kadar pervasız yazdığına göre devlet içinde dayandığı bir güç vardır” diye değerlendirdiler veya gerçek durumumuzu bilseler bile bizi bu tür iftiralarla cezalandırmak yolunu seçtiler! Her şeyden çok önem verdiğimiz mesleki itibarımızla oynayarak bizi etkisizleştirmek istiyorlar!
Biz yedek subay öğrencilik dönemindeki askeri eğitimler dışında, hayatımız boyunca kimseden emir almadık. Gazeteciliği de meslek ilkelerine harfiyen uyarak yaptık. Alnımız açık, başımız diktir. Arşivler ortadadır. Hesabını veremeyeceğimiz tek satırı bile kimse gösteremez.

Yazarın Diğer Yazıları