TSK’daki hiyerarşinin temeli ve cemaatler!
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, Tuzla Piyade Okullar Komutanlığı'nda yapılan 10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni'nde "Atatürk fotoğrafı takmayan" teğmene tepki gösterdikleri için dört teğmenin Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilmesine ilişkin kararının gerekçesini açıkladı.
DW Türkçe'den Alican Uludağ'ın haberine göre teğmenlerin bu eyleminin, TSK'nın ilgili mevzuatına göre şekillenen ve temeli mutlak itaat ve disipline dayanan meşru hiyerarşik yapısına zarar verdiği ifade edildi.
Kararda, bu eylemlerin birlik içerisindeki itaat hissini, tesis edilmiş olan mutlak disiplin anlayışı ile askerî atmosferi ve mesleğin temel değerlerinden olan silah arkadaşlığı ve birlik ruhunu önemli ölçüde zedelediği savunuldu.
***
Bu arada Menzil Cemaati'nin bürokrasi vekili olduğu iddia edilen Muhammed Raşid Seydaoğlu'nun, Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Korgeneral Halis Zafer Koç ile görüştüğü ortaya çıktı. Resmiyette imam olan Seydaoğlu, "Cumhurbaşkanı’yla da görüşüyorum" dedi.
Cemaatlerin ordu içinde yapılanması, TSK’nın itaat kültürünü yok eden birinci uygulamadır ama Jandarma Genel Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu; Jandarma Genel Komutanı’nın veya görevlendireceği jandarma genel komutan yardımcısının başkanlığında, Personel Başkanı, Teftiş Kurulu Başkanı, Hukuk Hizmetleri Başkanı ve Jandarma Genel Komutanı’nca görevlendirilecek bir başkandan oluşur. Yani Korgeneral Halis Koç, Jandarma Genel Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı’dır. Bu durumda, bir cemaat mensubu ile niçin görüştüğünü kim sorgulayacak?
***
Kararda geçen “askerî hiyerarşinin temeli mutlak itaat ve disipline dayanır” sözü üzerine bir hatırlatma yapmak şart oldu...
Soros'un Türkiye ayağı olan Açık Toplum Enstitüsü'nün finansmanıyla TESEV ile Cenevre'de kurulu ve kısa adı DCAF olan "Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Denetimi Merkezi", 2005 yılında "Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" başlığı altında bir Türkiye Almanağı yayınlamıştı.
Kitabın editörü Prof. Dr. Ümit Cizre, sunuş yazısında, "İtaat kültürü yerine bilimsel itiraf ve itiraz" öneriyordu!
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin M.Ö. 209 yılından beri başarısının temel sırrı olan "emre itaat" yerine "itiraz ve itiraf"ın konulması öngörülüyordu!
TESEV'in yazarlarından bazıları, raporda Türkiye'nin çıkarına politika üretmeyi bir suç gibi algıladıklarını ortaya koyuyor, millî tavır ve faaliyetleri, birer suç delili gibi gösteriyor, ama diğer yandan Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Genel Sekreterliği'ni, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, Jandarma Genel Komutanlığı'nı tamamen çözmeye yönelik AB dayatmalarının savunuculuğunu üstleniyordu.
"Almanak Türkiye 2005: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" başlıklı rapor, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Cizre'nin editörlüğünde Ahmet Yıldız, Zühtü Arslan, Gencer Özcan, Ümit Kardaş, Lale Sarıibrahimoğlu, İbrahim Cerrah, Ertan Beşe, M.Bedri Eryılmaz, Ferhat Ünlü, Önder Aytaç, Itır Toksöz ve Volkan Aytar'ın yazılarından oluşuyordu.
Bu kişilerin bir kısmı Polis Akademisi'nde öğretim üyesiydi. Zühtü Arslan ise bildiğiniz gibi sonradan Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi ve iki dönem de başkan seçildi.
***
Prof. Dr. Ümit Cizre'nin "İtaat kültürü yerine bilimsel itiraf ve itiraz" başlıklı yazısında "Almanak, sunduğu objektif bilgi ve bilimsel 'itiraf'larla, güvenlik ortamımızı da sarmalayan 'itaat' kültürünün yerine bilimsel bilgiden kaynaklanan sorgulayıcı bir 'itiraz' kültürünü yerleştirmeyi amaçlayan bir yayın olarak okuyucuyla 'zamanında' buluşuyor. (...) Aslolan, içinde yaşadığımız sıcak çatışma ortamında, bu ülkenin güvenlik yelpazesinin ne pahasına olursa olsun güçlü kılınması olmayıp, çağdaş demokratik önceliklerle bütünleşmiş bir biçimde güçlü kılınmasıdır. Çünkü gelinen noktada 'güvenlik'in anlamı budur. 'Pandora’nın kutusunu' demokratik bir sivil denetimin hazırlık ayağını oluşturmak amacıyla açıyoruz" ifadeleri vardı.
***
Cizre, bu itirafı ile Türk ordusundan itaat kültürünü kaldırmayı hedeflediklerini belirtmiş oluyordu. Biz o zaman konuyu beş gün üst üste bu sütunda incelemiş ve “İtaat kültürünü yok etmek Türk ordusunu ortadan kaldırmak demektir!” tespitini yapmıştık.
Pandora’nın kutusu, FETÖ ile açıldı, şimdi de Menzil ile açık tutuluyor...
TSK’daki hiyerarşiyi, dört teğmen mi bozabilir, yoksa bir komutanın veya “başkomutan”ın cemaat temsilcisiyle görüşmesi mi?