Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

TSK üzerindeki oyunlar

CIA Türkiye uzmanı Henry Barkey, ortaya çıkan konuşmasında, 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden TSK’nın sorumlu tutulduğunu, PKK terörünü yok etmek ve Türkmenleri korumak için kuzeydeki belirli bir bölgeyi kontrol altına almak maksadıyla TSK’nın Irak’ın kuzeyine girmek niyetinde olduğunu, bunu önlemek için Türkiye’nin yönetimdeki lideriyle anlaşarak Türk Ordusu’nu sıkı bir kafese kapattıklarını açıklamıştır.
Açıklamada, TSK’nın ABD’ye güvenmediği, tezkerenin reddinden sonra TSK’nın Irak’ın kuzeyine girmekte ısrarlı olmasından dolayı bunun engellenmesinin gerektiği, bu nedenle AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihi vererek Türkiye’nin dikkatinin Irak’tan uzaklaşmasının sağlanacağının düşünüldüğü, bu sürecin de Türkiye’deki iktidar ile anlaşarak yürütüldüğü, AB reformları, müzakereler ve demokratikleşme süreci içinde TSK’nın kafese kapatılması yolunun açıldığı belirtilmiştir.

***


Her ne kadar dost ve müttefik ülke olarak kabul edilse de, ABD’nin bu veya buna benzer bir düşünce içinde olması, 1 Mart tezkeresinin reddinden dolayı uğradığı hayal kırıklığı nedeniyle ve kendi ulusal çıkarları açısından yadırganmayabilir. Ancak bu eylemi gerçekleştirmek için iktidar ile anlaştığının söylenmesi kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu açıkça ABD veya CIA’in, yönetimle anlaşarak TSK’nın etkisinin azaltılması için bir şekilde birlikte plan yaptıkları anlamına gelir ki bu ağır bir ithamdır. Bu konunun mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekir. Konunun bu şekilde gelişmemiş olması şayanı arzudur.

***


Yukarıdaki açıklamanın bir parçası olarak algılanabilecek bir başka gelişme de AB’nin TSK konusundaki yaklaşımı kapsamında Hollanda hükümetinin, durumdan vazife çıkararak veya AB tarafından yönlendirilerek düşünce kuruluşu CESS’i görevlendirmesidir. CESS’in 9 yıldır yürüttüğü çalışmalarının son aşaması, 22-27 Haziran 2012 tarihleri arasındaki “Silahlı Kuvvetlerin Sivil Yönetimi” başlığını taşıyan seminerle Ankara Hilton Otel’de gerçekleştirilmiştir. (CESS’in bu konudaki çalışmalarını 16 Ekim 2010 tarihinde “TSK üzerinde devam eden bir operasyon” başlığıyla yine bu köşemde açıklamıştım. Bu yazıma, gazetemizin internet sitesindeki yazarlar bölümünden ulaşabilirsiniz.)
CESS’in yürüttüğü proje, TSK’nın demokratik sistem içindeki rolü çerçevesinde, Türkiye’nin konumu ve jeopolitik ortam dikkate alınmadan, AB ülkelerinin ordularına benzemesi yönündeki girişimleri kapsamaktadır. Bu kuruluş maalesef, TSK’nın ve dolayısıyla Türkiye’nin yararına olmayan bu konuda, kendisine Türkiye’de ortaklar da bulmaktadır.
Türkiye’de daha önce başka kuruluşlarla işbirliği yapan CESS, bu seferki seminerde ARI Hareketi’yle ortak hareket etmiş, TOBB/TEPAV’la işbirliği yapmıştır. CESS’in yürüttüğü proje; TSK’nın konumu, yönetimi ve ilgi sahasındaki her konuda etkinliğinin kırılmasını ve buna paralel hususları ön planda tutmaktadır. Bilindiği üzere bu anlayışın önemli bir bölümü gerçekleşmiş durumdadır.
Projenin son seminerdeki konusunu, silahlı kuvvetlerin sivil yönetiminde deneyimlerin paylaşılmasıdır. Konuşmacıların kimliklerine bakıldığında, bu konuda Türkiye’ye örnek olabilecek bir fayda sağlamasını beklemenin doğru olmayacağı düşünülmektedir. Diğer taraftan örnek olarak sunulan uygulamaların, tehdit algılaması olamayan ülkeler tarafından dile getirilmesi de gerçekçi değildir. Ayrıca silahlı kuvvetlerin “demokratik/sivil kontrolü” ile “sivil yönetimi” arasındaki çizginin doğru çekilmesi ve iki durumun birbirinden ayırt edilmesi de önemlidir. Demokratik/Parlamenter/Sivil kontrol mümkün olabilir ve olmalıdır da, ancak sivil yönetim farklı bir yaklaşımdır.

***


CIA uzmanı Henry Berkey’in açıklamalarıyla, Hollanda hükümeti Dışişleri Bakanlığının desteğiyle, CESS tarafından yürütülen proje birlikte mütalaa edildiğinde ve TSK mensuplarının son yıllarda karşı karşıya geldiği olaylara bakıldığında, ortaya TSK üzerinde bir takım oyunların oynandığı ve bunun devam ettirildiğine ilişkin bir durum ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca Oslo protokolünde bulunduğu iddia edilen ve TSK’nın terörle mücadelesini olumsuz etkileyebilecek olan, “TSK mensuplarının, terörle mücadeleden dolayı, ileride savaş suçlusu olarak yargılanacağı” haberi de, dikkat çekici ve üzüntü vericidir.
TSK’nın ülke güvenliği ve Türk Milleti nezdindeki önemi ve değeri, ayrıca bölgemizde dış politikanın güç faktörüne dayandığı yaşanan olaylarda açıkça görülmektedir. Bu nedenle TSK’nın moral ve motivasyonun güçlü olması elzemdir. Bunu olumsuz etkileyecek olan her türlü girişimden uzak durulmasının, ayrıca bu konularda provokasyon amacıyla ortaya atılan haber ve bilgilerin yanlış olduğunun açıklanmasının faydalı olacağı değerlendirilmekte ve beklenmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları