TSK suçlamaları cevapsız bırakmamalı
Terörle mücadeleyi kahramanca ve tereddütsüzce yürüten ve kolluk güçleriyle birlikte görev yapan TSK mensuplarının bu mücadelesini yasal bir çerçeveye oturtmak, yetki karmaşasını ortadan kaldırmak, moralini, motivasyonunu ve mücadeledeki etkinliğini artırmak ve yasal güvencesini sağlamak amacıyla yeni düzenlemeler yapılmaktadır.
Yasal boşluklar
EMASYA: Yönetim, terör diğer hususlarda edinilen tecrübeye istinaden adına Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma planı (EMASYA) denilen ve Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 1997'de imzalanan protokolü, 2010 yılında darbeye zemin hazırladığı gerekçesiyle kaldırmıştır. Protokolün il idaresi kanununu tamamladığı etkinleştirdiği dikkate alınmamıştır.
Bu protokolün kaldırılmasında, yönetimin darbe paranoyası içinde olmasının ve özellikle askeri vesayeti kaldırma düşüncesinin rol oynadığı anlaşılmıştır. Protokol yürürlükten kaldırılırken, bunun yaratacağı yasal boşluğun dikkate alınmadığı, ülke güvenliği yerine iktidarın güvenliğinin ön planda tutulduğu görülmüştür.
İÇ HİZMET 35. Madde: Diğer bir yasal boşluk da, yine aynı düşüncelerle yönetimin, İç hizmet kanunun 35. Md.sini 2013 yılında değiştirmesinden ortaya çıkmıştır. Madde "Silahlı kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır" şeklindeyken, "Silahlı kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır" şeklinde değiştirilmiştir.
EMASYA protokolünün boşluğunu fazlasıyla ve yasayla dolduran yeni düzenlemeyi müteakip, İç hizmet 35. Md.sinin de, TSK'nın yurt içinde kullanılmasındaki yasal boşluğu kapatacak şekilde gecikmeksizin değiştirilmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere emir, talimat, yönerge ve yönetmelikler kanunlara, kanunlar da anayasaya aykırı olamaz. Yapılan yeni düzenleme, geç de olsa, hem boşlukları kapatmakta, hem de mücadelede TSK personelinin tümüne yasal güvence getirmektedir. Bu gelişme, yapılan hatanın anlaşıldığını ve yanlıştan dönüldüğünü göstermektedir. Ancak 35. Md.deki boşluk devam etmektedir.
Güvenlik ve özgürlük dengesi
Yapılan düzenlemelerde ve uygulamalarda, güvenlik ve özgürlüğün dengeli olmasından bahsedilmektedir. Bu konuda ifrata kaçılmaması önemlidir. Ancak güvenliğin olmadığı yerde özgürlükten bahsetmek de mümkün değildir. Alınan bütün güvenlik önlemlerinde, bölgenin asayişi, istikrarı, halkın mutluluğu ve refahının gözetildiği dikkate alınmalıdır.
TSK teröristle mücadeleyi, mevzubahis olan vatansa, gerisi teferruattır anlayışıyla sürdürmektedir. PKK terör örgütünün yeniden etkisiz hale getirmesinde kararlıdır. Bedeli çok ağır olan, çözüm süreci gibi, geçmişteki hatalar tekrarlanmamalıdır.
TSK cevap vermeli
Yönetim bir taraftan kaçınılmaz olan yasal düzenlemeleri yaparken, diğer taraftan da, askere verilen yetkilerden ve onun itibar kazanmasından rahatsızdır. Başta çözüm süreci olmak üzere, geçmişteki hataları üstlenmek istememekte, bunun için suçlular aramaktadır. Askerin, şehit verme çekincesiyle, operasyona çıkmadığını söyleyecek kadar ileri gidilmiştir. Yönetimin, TSK'yı kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırma alışkanlığını devam ettirdiği ve bunu "nasıl olsa asker artık cevap veremez" düşüncesiyle yaptığı değerlendirilmektedir. Geçmişte TSK'nın ve mensuplarının hukuka güvenerek düştüğü durum ortadadır. TSK'nın haklı olduğu konuda kendisini kamuoyu önünde savunması siyaset değildir. Hukuka da, demokrasiye de uygundur. Bu nedenle kendisine atfedilen suç karşısında susmaması, başkalarından medet ummaması, mutlaka kendisinin yanıtlaması gerekmektedir. Bu açıklamaları da dolaylı değil, doğrudan ve güçlü bir şekilde yapmalıdır. Verilecek yanıt, hem kamuoyu algısı, hem de TSK mensupları ve sevenlerinin duyguları açısından önem arz etmektedir.