TSK, Peygamber Ocağı mı? Az sonra!
Öncelikle TRT ile TRT Kurdî''yi ayırıyoruz… Osman Öcalan''ın TRT''ye çıkarılması eleştirisine cevap veren AKP''li Bülent Turan ne demişti: "Öcalan TRT''ye çıkmadı, TRT Kurdî''ye çıktı…"
''Umudumuz Şaban'' filminde muhtar adayı Şaban kürsüye çıktığında "Şimdi ben buraya neden çıktım, niçin çıktım, nasıl çıktım?" sorusunu soruyor da kendisi cevap veriyor ya: "Bunu izaha gerek yok. Gördünüz, yürüdüm, çıktım. Ama çıkmamış da olabilirim. Çıkmışsam çıkmışımdır. Çıkmamışsam çıkmamışımdır…"
İki cevap arasındaki kalite farkını değerlendirmek okuyuculara kalsın… Zaten TRT Kurdî''nin TRT''yle uzaktan yakından ilgisi yok!.. Irak''ın kuzeyinden Zaho şehrinde kamyon kasasından yayın yapan başka bir televizyon!.. Onun için merdivenle çıkıyorsunuz!..
Kanaatime göre, devlet ciddiyeti açısından bakarsak, ''Umudumuz Şaban''ın konuşması daha sağlam, daha ciddi ve daha oturaklı!..
***
Zaten TRT, devleti temsil ettiği için bu türden rezalete aracılık etmez!.. Üzerinde ''devlet ağırlığı'' vardır ve son olarak yönetim kuruluna atanan meşhur kanaat önderi Hilal Kaplan''la birlikte o ağırlık, devlet düşmanların yüreğine dehşet ve korku salacak şekilde artmıştır!..
Şimdi o TRT ekranlarında Hilal Hanım''dan milletçe çok kaliteli programlar bekliyoruz… Hani bir zamanlar soruyordu ya: "TSK gerçekten Peygamber Ocağı olsaydı arife günü kan döker miydi?"
"Şok, şok, şok… TSK, gerçekten Peygamber Ocağı diyerek bizi kim kandırdı? Arife günü o TSK hangi masumların kanını döktü? TSK, terörist dediği düşmanlara niye centilmence davranmadı? Arife günü kan dökmenin dinimizdeki yeri nedir? Gerçekler kanınızı donduracak… Birazdan TRT Haber''de…"
Nasıl program olur ama!
Veya bir ''eğitim'' eğitim programı da olabilir!
"Şehitlik kavramı İslâm''da vardır. ''Türk-Kürt savaşı'' dediğimiz hadisede ''şehit'' yoktur. Anlaması çok mu zor hakikaten?" diye soruyordu ya Hilal Kaplan…
Mübarek bayram akşamı bir program yakışır… Toplanırlar ''âkiller''le beraber, bu savaşın Türkiye Cumhuriyeti Devleti''yle teröristler arasında bir savaş olmadığını, aslında ''Türk-Kürt'' savaşı olduğunu bir güzel öğretirler millete!..
Sonra şehitliği anlatırlar, bu ''hadise''de ölenlerin neden ''şehit'' sayılamayacağını, çünkü bu kavramın İslâm''da olduğunu vs… Böylece onları ''şehit'' zanneden, mezarlıklarda mermerlerine sarılıp okşayan ana, baba, eş ve çocuklar gerçeği bu ''kanaat önderi''nin ağzından bir kere daha öğrenmiş olurlar!..
***
Bir başka programda, devleti neden katil değil de ''seri katil'' olarak ''taltif'' ettiğini anlatabilir Hilal Kaplan!.. Devletin televizyonunda çok da inandırıcı olur elbette!.. Devlete bu unvanı yakıştıran Kaplan, aynı programda "Devlet JİTEM''e terör örgütü desin, Kürtlerden de PKK''ya terör örgütü demelerini bekleyebiliriz o zaman" mesajında ne demek istediğini açabilir, milletimizi iyice aydınlatabilir meselâ!..
O vakit her "PKK terör örgütüdür" iftirası atıldığında milletçe "estağfurullah" diyebilir, "Ortada bir terör örgütü varsa o da JİTEM''dir" savunmasına geçebiliriz!..
***
Daha dün "Ermeni malları üzerine inşa edilmiş bir devletimiz var" buyuran Hilal Kaplan, şimdi o ''suçlu devlet''in resmî televizyonunun yönetim kurulu maaşını bir güzel cebe indirirken moda-tasarım programları da yapmalı… Tıpkı o tweetlerinde işlediği renklerden ''sarılı, kırmızılı, yeşilli, sarılı, kırmızılı, yeşilli''!..
''Newroz''u Nevruz yaparak evcilleştirmeye çalışanlara inat Newroz Pîroz be!''nin sahibi Hilal Kaplan devletin televizyonuna ne çok yakıştı değil mi?