Trump'a bile sansür uygulanabiliyorsa...

Gazetelerde çıkan bir habere göre İstanbul Tıp Fakültesi Korona Virüs Laboratuvarı'nda antikor testi yapılmaya başlandı. Bu test sayesinde "yalancı negatif" sonuçların önüne geçilebilecek ve hastalığı hiçbir belirti olmadan atlatanlar tespit edilecek. Test, başta sağlık çalışanları olmak üzere pek çok kişiye uygulanacak.

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ağaçfidan, "Bu testler ülkemizde yeni kullanılıyor. Dünya ile eş zamanlı olarak kullanıyoruz. Bu testlerin güvenilirliği, uygulanabilirliği yaptığımız test sayısının artmasıyla birlikte çok daha iyi sonuç verecektir. Bu testlerle eş zamanlı serolojik testler olacak diyebiliriz." dedi.

***

Biliyorsunuz, Tanzanya'da yapılan PCR testlerinde keçide ve armutta bile pozitif sonuç çıktı! Bunlar elbette antikor testi değildi ama "yalancı pozitif" diye bir vaka var ortada!

PCR testini icat eden Amerikalı, "Bu test, salgın hastalıklarda kullanılamaz" kaydını düşmüştü ama kimse onu dinlemedi ve sonuçlar malum. Şimdi "antikor testi bu sorunu giderecek" deniliyor. Dünya ile eş zamanlı yeni bir teste başlamış olmak, bir garanti sayılamaz, zira dünyada hiçbir bilim adamı, gerek korona virüs konusunda gerekse testler hakkında neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyecek durumda değil. Kanda her zaman bulunan antikorlar ile korona virüse karşı etkili olan yeni antikorların ayırımını yapmak belki mümkün olabilir ama açıklamada belirtildiği gibi uygulama bütün dünyada daha yeni başlatıldı! Bu da ihtiyatlı olmayı gerektirir.

Dünya Sağlık Örgütü de 24 Nisan 2020 tarihi itibarıyla yeni tip korona virüse karşı vücutta antikor bulunmasının, bu virüse karşı bağışıklık kazandırdığı sonucuna varan herhangi bir çalışma olmadığını açıklamıştı.

Kamuoyuna bilgi verirken, bu son notu da eklemek gerekirdi!

Bu konuyu neden dikkatinize sunuyorum? Çünkü pozitif bilimlerdeki yanılgılar, zaman zaman sosyal bilimlerdeki yanılgıları geride bırakıyor. Bu da doğrudan, bütün canlıların hayatını etkiliyor.

***

Neyin doğru, neyin yanlış olduğuyla ilgili olarak Twitter ve ABD Başkanı Trump arasında önemli bir tartışma başladı. Twitter, Trump'ın "posta yolu ile oy kullanımında hile olabilir" mesajına bir buton koyarak, bu konudaki endişelerin yersiz olduğuna dair gazete haberlerine yönlendirme yaptı. Trump da sosyal medya kuruluşlarını dava edebilme imkanlarını genişleten bir kararname ile cevap verdi. Derken, beyaz bir polis, yerde yatan şüpheliyi "nefes alamıyorum" demesine rağmen diziyle boğazına baskı yaparak boğdu. Çıkan olaylar üzerine Trump, "ateş etme emri veririm" diye biten bir mesaj attı. Twitter bu mesajı da "şiddet öngörüyor" diye kapattı ve yine de okumak isteyenlere tercih butonu koydu!

Trump, "Twitter'ın yaptığı siyasi aktivizmden başka bir şey değildir" diye cevap verdi ve sosyal medya şirketlerini "yayıncı" değil "platform" olarak değerlendiren, içerik konusunda sorumluluktan muafiyet sağlayan yasayı değiştireceklerini söyledi.

Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg ise "Facebook ya da diğer internet platformlarının genel olarak hakikatin hakemi olmaması gerektiği kanısındayım. Bana sorarsanız bu, neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme açısından tehlikeli bir çizgi" dedi.

Twitter'ın yaptığı genel hukuk ilkelerine aykırı. Zira kimsenin, başkasının ifade özgürlüğüne müdahale hakkı yoktur. Twitter, mesaja katılmıyorsa, sadece altına herkes gibi okur görüşü olarak yorum yapabilirdi. "Şiddet kullanma yetkisi" olan bir devlet başkanının mesajına, platform adına, "şiddet içerikli" diye not düşmek, akla mantığa da uygun değil.

Yazarın Diğer Yazıları