TRT-Şeş'ten sonra Ahmet Türk'ün düşeşinin anlamı!

Abant toplantıları, sonunda Büyük Kürdistan’ı himayesine aldı. Öyle görünüyor. Ve Erdoğan Hükûmeti’nin TRT Şeş adı altında Kürtçe televizyonu kurmasından sonra sonra DTP Genel Başkanı Ahmet Türk de Meclis kürsüsünden Kürtçe konuşma yaptı. Şeşi beşi gösterdi! Düşeş attı!
Peki bu olaylar ne anlama geliyor. Ahmet Türk, AKP’nin eline geçmiş olan Kürtçe kozunu tekrar ele geçirmek için bir hamle yaptı. Tabii bu hamle, milleti ikiye bölmenin, yakın gelecekte meseleyi Birleşmiş Milletler’e taşımanın da ilk adımıdır.
Mustafa Yıldırım incelemişti; Irak’ta ilan edilen “Kürdistan Bölge Devleti” Anayasası’nın giriş maddesi şöyledir:
“Anavatanları Kürdistan’da binlerce yıl yaşamış eski bir halk olan Kürtler, tıpkı dünyanın diğer ulusları ve halkları gibi, self-determinasyon hakkını kullanabilecek niteliklere sahip bir ulustur. Self-determinasyon hakkı, Birinci Dünya Savaşı sonunda çıkarılan ve ilkeleri uluslararası hukukun temeli haline gelen Woodrow Wilson’ın On Dört Maddelik prensiplerinde kabul edilen bir haktır.
1920 yılında imzalanan Sevr Anlaşması’nın 62-64 nolu maddeleri Kürtlere self-determinasyon hakkını tanımasına rağmen, uluslararası çıkarlar ve siyasal dengeler Kürtlerin bu hakkı elde edip uygulamaya geçirmelerini engellemiştir. Sevr Anlaşması’na konulan maddelerin tersine, Güney Kürdistan 1925 yılında, kendi halkının iradesi dikkate alınmadan, dört yıl önce, yani 1921 yılında kurulmuş olan Irak devletine müsadere edilmiştir. Sevr Anlaşması, Kürtlerin kendi topraklarındaki yönetim için Kürt kökenli memurların atanmasını ve eğitim, hukuk ve sağlanan tüm hizmetlerin dilinin Kürtçe olmasını şart koşmuştur. O tarihten bu yana Kürdistan’ın bu kısmı Irak Kürdistan’ı olarak bilinegelmiştir. 25 Aralık 1992 tarihinde, İngiliz ve Irak hükümetleri Kürtlerin kendi yönetimlerini kurma hakkını tanıyan bir açıklama yayınlamışlar ve Kürt temsilcilerinden, hükümet biçimini, coğrafi sınırları ve Irak ile siyasal, ekonomik ilişkilerin biçimini belirlemeleri istenmiştir.”

* * *

Yıldırım, bu ifadelerden iki önemli sonuç çıkarmıştı:
“1- Kürdistan Bölge Devleti tarihsel - siyasal dayanağını Emperyalizmin işgal anlaşmasından, yani Sevr’den almaktadır
2- Kürdistan Bölge Devleti egemenlik alanı Sevr anlaşmasında belirlenen sınırlar içinde kalan bölgedir.
Bu sınırlar Türkiye Cumhuriyeti’nin neresini kapsamaktadır?
Bunu fazlaca araştırmaya gerek yok!
Açarsınız bir ilkokul kitabını bakarsınız Sevr anlaşmasına, sonra da dönersiniz ABD’nin Doğu’da çizdiği Ermenistan ve Kürdistan haritasına.”

* * *


İşte PKK’nın da Ahmet Türk’ün de, Erbil’deki Abant toplantısının da hedefi bu kadar açıktır.
Kurmançi dilinin Diyarbakır ağzını, bütün Doğu Anadolu’nun dili haline getirme çalışması olan TRT 6’dan sonra, bir parti başkanının TBMM kürsüsünde, Türkçe’den başka bir dille konuşması da bu haritayı gerçekleştirme çalışmasının adımlarından ibarettir.
Zaten Avrupa Birliği de Türkiye’den Kürtleri ve Alevileri etnik ve dini azınlık olarak tanımasını istemedi mi? Bununla birlikte Fırat ve Dicle suları havzasının, aralarında İsrail temsilcisinin de bulunduğu uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesini istemedi mi?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin belirttiği gibi “Türkiye’deki Brüksel ve Erbil lobilerinin, İmralı canisinin, PKK’nın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki piyonlarının Türkiye’ye dayatmak istedikleri bu siyasi senaryonun sahneye konulması mümkün olabilirse, PKK’nın siyasi talepleri ve eylem planı, bu süreçte demokratik çözüm platformu haline getirilecek ve iktidar tarafından yürürlüğe konulacaktır.”
Tabii, Türk Milleti oylarıyla buna izin verirse!

Yazarın Diğer Yazıları