​​​​​​​Toplumsal dinamikler mi emperyal gelenekler mi

En son, Obama, "ABD'nin, Musaddık darbesindeki sorumluluğunu" kabul edip, özür dilediği dönemde karışmıştı böyle İran. Bizim, ileri demokrasi savunucuları, tıpkı bugünkü gibi o gün de şıp diye anlamıştı neler olup bittiğini:

- Rejime karşı ayaklanan "İran'ın toplumsal dinamikleri"…

***

Sonradan ortaya çıktı; ABD'nin, Dubai'de konuşlandırdığı "İran direktörü"ne yollanan "400 milyon dolarlık" bütçenin de ufacık(!) bir katkısı olmuştu hareketlendirmekte bu dinamikleri.

Sonra… Protestoların "sembol"ü haline getirilen "Nida'nın vurulması" hadisesi… İlkin, 16 yaşında dedikleri kızın 26 yaşında olduğu… Peşinden boynundaki haç… Ama en mühimi de vücuduna saplanan kurşunun İranlı milislerin kullandığı silahlardan çıkmadığı; olayın kaçak silahla işlenen bir CIA cinayeti olduğu ortaya çıkmıştı…

***

İranlıların "demokrasi"yi yeniden keşfetmesi ne hikmetse bu defa da Trump'ın "Ortadoğu'da ne işimiz var" özeleştirisi yaptığı döneme denk geldi. ABD -petrol kuyuları hariç!- bölgeden çekilecekti, bundan böyle Ortadoğulular "diktatör" yöneticilerine karşı kendi başlarının çaresine baksındı, "kendi kaderlerini kendileri tayin etsin(!)"di…

Ama işte… Huylu huyundan vaz geçer mi!..

Elini, emellerini, güya bu coğrafyada yaşayanların üzerinden çekecek olan ABD, yemedi içmedi malumu; "İranlıların rejime karşı olan protestolarına desteğini" herkesten önce ilan etti.

İran halkının çektiği sıkıntılar, ülkelerinin maruz kaldığı ambargolardan bağımsızdı sanki… Sanki o ambargoları uygulayan-uygulatan ABD değildi…

***

Kimsenin İran'ın tartışmasız hak-hukuk-adaletle yönetildiğini savunduğu yok da, ABD'nin derdinin de bu olmadığı ortada.

Sağır sultan bile biliyor ki, İran bir eşik; ABD o eşiği geçemediği müddetçe asla gerçek manada nüfuz etmiş olamayacak Suriye'ye. Kaldı ki tek Suriye değil; demografisi dolayısıyla İran'a dönük her türlü kaos senaryosunun ucunun dokunacağı ilk ülke Türkiye.

Naçizane, benzin protestolarıyla başlayan olayların adını koyarken bu sorgulamayı ihmal etmeyin derim ben size:

İran sokaklarında izlediğimiz şey sahiden de "toplumsal dinamiklerin" mi, yoksa "emperyalist geleneklerin" eseri mi ?

Yıldız gibi geçti…

Toplumsal bir sanrı yaşanıyordu. Aydın olmanın, Cumhuriyet'ten vazgeçip, yerine yenisini, ikincisini kurmak üzere kumpasçılarla işbirliği yapmayı gerektirdiğine inanılan günlerdi. Gazetelerde "darbe"den sonra en çok yazılan iki kelime "korku imparatorluğu"ydu. Haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayanlara bir selam yetiyordu "sanatçı"ların perdelerini kapatmaya, ekranlarını karartmaya, seslerini kısmaya…

Yıldız Kenter, Kraliçe Lear'i oynamış, Kenter Tiyatrosu sahnesinde ömrünün kim bilir kaç bininci alkış tufanını selamlıyordu. Durdu. "Güven duygum yok oluyor, canım acıyor, korkuyorum. Utanıyorum" dedi; "Neden tutuklu olduklarını anlayamadığımız insanların neden tutuklu olduklarını anlamamız lazım. Anlayamıyorsak, o işte bir bit yeniği var demektir…"

İktidarın görgüsüzlük, muhalefetin cazgırlık makamına dönüştüğü günlerde taraftarlaşmadan taraf olabilmek öyle incelikli bir işti ki; becerdi. Gerçeğin asaletini giyindi; arı, duru, yalın…

Sanat dünyamız bereketli; elini sallasa bir "dev"e, "usta"ya, "duayen"e, "çınar"a çarpıyor insan da, onların da küçülmemişini, eğilmemişini, büzülmemişini bulmak artık öyle zor ki. Devran, çoğunu şahsiyetsizleştirdi. Yıldız Kenter, Türkiye'nin "cüceleşmemiş" son birkaç "dev"inden biriydi; o narin kadını, bu yüzden yere göğe sığdıramıyoruz şimdi…

Mekanı cennet olsun…

Sükut ikrardan gelir…

---

HDP'lilerin "Hükümet PKK'yla ve Öcalan'la halen görüşüyor" iddiası karşısında adeta sağıra yatan iktidara hatırlatalım: Sükut ikrardan gelir!

SORU-YORUM

Trump'a asıl söylemek istediklerimizi Ankara'dan TBMM kürsülerinden söylemeye devam edecektiysek neden onca masraf yapıp, kıtalar aşıp, ABD'ye kadar gittik ki?

Gölge etmeyin yeter

Yönetenlerimiz karar almışlar, "Milletimizin kamu kurumları karşısındaki hak arayışını çoğaltacak, çeşitlendirecek ve etkin hale getirecekler"miş.

Nasıl mesela, "Bir slogan da sen at", "Bir protesto da sen başlat", "Bir grev de sen yap" kampanyaları mı başlatacaklar?

Yahut, her sokağa çıkanı "dış güçler"le ilintilemekten, her adalet arayanı terör örgütleriyle özdeşleştirmekten vaz mı geçecekler?

Veya "KHK" sallanmayacak mı artık "itirazı olan" kamu çalışanlarının tepesinde?

Miting meydanında "açım" diye bağıran vatandaş yaka paça gözaltına alınmayacak mı artık? Hasta olduğunu söyleyen, tedavi olmak isteyen vatandaşa provokatör muamelesi reva görülmeyecek mi?

Bana kalırsa gölge etmesinler, millet ile devleti karşı karşıya getirmesinler yeter!

Yazarın Diğer Yazıları