Tohumuna para mı verdik?

Hani halk arasında kavga öncesi söylenen “tohumuna para mı verdik?” sözü vardır ya, sahiden geçmişte çiftçi tohum için para vermezdi. Şayet kendisinde tohumluk yoksa, komşusundan alır, ertesi seneye de bunu yine tohumluk olarak iade ederdi.
Fakat şimdi İsrail’den aldığımız kısırlaştırılmış domates tohumu, kilo olarak hesapladığınızda altından pahalı! Üstelik İsrail, tohumların bir kısmını Türkiye’de kiraladığı arazilerde çiftlik kurarak üretiyor!

* * *

Canan Uysal’ın bize naklettiği habere göre İzmir’de Gözlem Gazetesi’nden Serkan Aksüyek, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’ın konuyla ilgili görüşlerini aldı. Sındır’a göre Türk çiftçisine tohumda kurulan tuzak sadece Tohumculuk Kanunu ile sınırlı değil. 3 binden fazla ’endemik/ kendine has’bitki türünü barındıran Anadolu toprakları 2004 yılında çıkarılan ‘Islahçı Hakları Kanunu’ ile birlikte, devlet eliyle, uluslararası tohumculuk şirketlerinin pazarı oluyor.
Kilerine tohumluk ayıran çiftçi Hasan Ağa, 2011’den itibaren bunu pazarda satamayacak.
Aksi halde başı uluslararası tohumculuk şirketleriyle belaya girecek.
Türkiye’nin tohumculukta adeta teslim alınmasını amaçlayan süreç 8.1.2004 tarihinde yasalaşan 5042 sayılı Islahçı Haklarının Korunması Kanunu ile başladı.
31.10.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 5553 sayılı
‘Tohumculuk Kanunu’nun 5. maddesinde:
‘Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilir’ deniyor.
Aynı yasanın 7. maddesinde ise:
‘Yurtiçinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir’ hükmü ile kayıt altına alınmamış, ama çiftçinin yüzlerce yıldır ürettiği ve ticaretini yaptığı tohumların ticaretine kesin bir engel konuyor.
Yani, elinde fazla tohumu olan çiftçi Hasan Ağa bu tohumunu komşusuna veya pazarda ihtiyacı olan diğer çiftçilere satamayacak.
Satarsa 10 bin YTL para cezasına çarptırılacak, fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilecek, tohumluklara bakanlık tarafından el konulacak.
Atadan, dededen, babadan kalma yöntemlerle üretilen tohum, kayıt altına alınmamışsa ticareti yapılamayacağı gibi, tohumluk olarak kullanımına da izin verilmeyecek.
Çiftçinin bu ihtiyacını, üreten birisinden satın alması gerekecek.
İşte bütün mesele o ’birisi’nin kim olacağı noktasında düğümleniyor.

* * *


8.1.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5042 sayılı ’Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahatçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun’ işte tam bu aşamada devreye giriyor. Türkiye’de tohum ıslahı yapan şirketlerin yaklaşık yüzde 90’ı uluslararası şirketler.
Dünya tohumculuğunu 6 büyük tekel elinde bulunduruyor.
Bunlar Novartis, Monsanto, Cargill, Dupont, ADN ve Bayer.
Bu firmaların Türkiye’deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında ya da bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları bulunuyor.
5042 sayılı yasaya göre bu firmalar Türk çiftçisinin tohumlarını alıp, patent ve fikri mülkiyet haklarına sahip olacaklar. Şirketlerin hakları ise yine bu yasayla güvence altına alınmış olacak.
Yani, önce Tohumculuk Kanunu ile çiftçiye ‘Arkadaş sen bu tohumluğunu kullanamazsın’ denilecek, sonra da o tohumları tescil ettiren şirketlere ‘devlet eliyle’ pazar yaratılacak!
İşte Türkiye böyle yönetiliyor dostlar!

Yazarın Diğer Yazıları