Timur’un fili ve narkoz politikaları!
Tayyip Erdoğan, CHP’nin kendini tanımlamakta zorluk çektiğini ve var oluşuyla ilgili sorunlar yaşadığını söylerken, karanlık bir odada fili tanımlayanların hikayesini anlattı.
Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer bu değerli, Türk büyüğü filin üzerine, yani CHP’nin üzerine yapışmış bir sinek gibiyse o fili tarif edemez” dese de CHP’nin içinde kendi kökleri ile ilgili sorunlar yaşayanların bulunduğu da bir gerçek.
Üstelik Erdoğan, kendisini bir “Türk büyüğü” olarak değil, şimdilik “Türkiye büyüğü” olarak gösteriyor. Gerçi Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı olarak kimin büyüğü ve küçüğü olduğu da malum..
***
“Peki Türk halkı niçin Erdoğan’a hala bu kadar destek veriyor?” diye sorulabilir?
Necmettin Erbakan’ın söylediği gibi “narkoz” dan olabilir mi acaba?
Tabii iktidarın kullandığı narkozun türü ilaç değil. Dar gelirliler için sosyal yardımları, okumuş çocuklar için de yargı ve polis gücünü narkoz olarak kullanıyorlar.
Nitekim Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, halka narkoz verdiklerini “Sosyal yardımlar uyuşturucu etkisi yapmaya başladığı zaman, onu gözden geçirmek gerekir” sözleriyle itiraf etti.
Salim Yavaşoğlu’nun konuyla ilgili haberinde belirttiği gibi “narkoz’ekonomisi” , en yoksul kesime sosyal yardım, yoksulluk sınırında boğuşanlara ise dünyanın en yüksek faizini ödeyerek getirilen sıcak paranın kredi olarak dağıtılmasıyla uygulanıyor. AKP’nin ekonomi politikalarıyla muhtaç duruma düşürdüğü milyonlarca kişiye dağıttığı “yardım”,yılda 9 milyar liraya yaklaşırken, hesapsızca açılan kredilerle olmayan parayı harcamaya alıştırılıp uyuşturulan vatandaşın borcu da 264 milyar lirayı aştı.
***
İktidarın kullandığı ikinci narkoz ise “korku” dur. Bir defa, simitçiden profesöre kadar herkes telefonunun dinlendiğini zannediyor. İktidara ve ABD çıkarlarına karşı çıkanlar ise hiçbir somut delil olmadan “terörist, darbeci, casus” diye suçlanıyor hatta “fuhuş” tan bile tutuklananlar var.. Peki, halkın buna tepkisi yok mudur? Bunu da bir fil fıkrası ile anlatalım..
Timur, Akşehir’e uğrar. Köylü, kendisini iyi ağırlar. Timur giderken, bu konukseverliğe karşılık Akşehirlilere bir fil hediye eder.
Fil, kısa zamanda bağ bahçeyi ortadan kaldırır. Timur’un hediyesidir diye kimsenin sesi çıkmaz ama sonunda dayanamayıp Nasrettin Hoca’ya giderler, “Aman bizi kurtarırsan sen kurtarırsın, file bir şey yapsak, Timur kellemizi alır” derler. Hoca, “Benimle birlikte gelin, Timur’a durumu arz edeyim” der.. Hep birlikte yola düşerler ve Timur’un çadırına varırlar.. Timur, Hoca’yı görünce “Filim nasıl?” diye sorar. Hoca, “Filiniz” diye söze başlayacak olur ve halkın perişanlığını anlatacakken hafifçe geriye geriye dönünce, arkasında hiç kimsenin bulunmadığını görür. Bunun üzerine, “Yüce emir, hediyeniz olan filden çok memnun kaldık, yalnız kalıyor, bir tane daha istiyoruz” der..
***
Halkın tepkisi genel olarak böyledir. Çünkü kredi batağına düşen, borcunu borçla ödemeye çalışmakta, daha fazla batmaktadır. Türkiye’yi bölünmeye götüren “çözüm” veya “çözülme” çabalarına direnecek olanların önemli bir kısmı, daha ne olduğunu anlamadan hapsi boylamıştır. Geride kalanlar da “Her yer sarsılacak. Siyaset, medya, akademi dünyası, fikir dünyası, sanat dünyası.. her zemin sarsılacak. Sarsılmakla kalmayacak, savrulmalar başlayacak” diye daha da korkutuluyor.
Üstelik “işlerine çomak sokan”, kendi içişleri bakanları bile olsa görevden alıyorlar!
Fakat, asıl korkması gereken kendileridir, çünkü, Türklükle, yani ateşle oynadıklarını biliyorlar!