Timsah beslemek ve siyasi elit beslemek!

Akın Ergüler, "Sizin epistemik cemaat hakkındaki yazınızla ilgili" diyerek Stanford Üniversitesi'nden Prof. John Ioannidis'in bir sözünü paylaşan mesaj gönderdi.

"Kulvinder Kaur MD"nin paylaştığı Ioannidis'in sözü şöyle:

"Bilimin temelindeki felaketi körüklüyoruz. Bilim, birkaç kişinin diğerlerine 'senden daha çok şey biliyorum' dediği seçkinci, fırsatçı bir dayatma haline gelirse, bu bilim değildir, totaliterliktir ve bilimsel yöntemle hiçbir ilgisi yoktur."

Bu mesajın altındaki yorumları da okudum. Suresh Karanam adlı takipçi, "Artık daha iyisini bildiklerini bile söylemiyorlar. Yanlış bilgi yayan kendileriyken başkalarını yanlış bilgi yaymakla suçluyorlar." diye cevap vermiş...

Bu mesaj, Türkiye'nin seçim gündemini de izah ediyor...

Türkiye tarihinde görülmemiş bir şekilde yalanlara, montaj görüntülere dayanan iktidarın, muhalefeti yanlış bilgi yaymakla suçladığı, tiksindirici bir seçim süreci yaşıyoruz.

***

Muhalefet ise seçmen yazımına esas olan nüfus kayıtlarında dünyanın dört bir tarafından sayısı belirsiz insanın vatandaş yapıldığını, bunların e.devlet üzerinden adlarını Türkçe olarak değiştirmesinin sağlandığını, ayrıca gözlemci olmayan sandıklarda tutanak tutulurken, A partisinin oylarının B partisine yazıldığını biliyor ama "Bunlar, seçim sonuçlarını etkilemez" diyerek ses çıkarmıyor!

Yine son beş yıllık süreçte hayatını kaybeden en az 2 milyon civarındaki vatandaşın da seçmen kayıtlarından düşülmediğine dair gazeteci Murat Ağırel'in iddiası var. YSK, Ağırel'in sorularına cevap vermiyor! Öyleyse Fetullah Gülen'in 12 Eylül 2010 referandumunda, "Gerekirse mezardaki ölüleri kaldırıp oy kullandırın ve bu referandumu kabul ettirin" diye talimat verdiği gibi, mezardakiler seçmen mi yapıldı ki seçmen sayısı bu kadar arttı?

***

2010 yılındaki referandum sırasında, "mezardaki seçmenler" konusunu şöyle incelemiştim:

"Ölülerden oy istemek, ister istemez akla Gogol'un 'Ölü Canlar' romanını getiriyor. Romanın kahramanı olan çiftlik kahyası Çiçikov, birkaç yüz kölenin rehin işlemi ile uğraşmak görevini alır. Çiftlik sahibinin işleri çok kötü gitmektedir. Hükümetten borç para almak çok zordur. Çiçikov, çiftlik sahibinin vekili olarak maliyeye başvurur ve görevli memura kölelerin yarısının öldüğünü, bunun sorun yaratıp yaratmayacağını sorar. Memur, ölenler listede sağ olarak gösterilmişse sakıncası olmadığını nasılsa ölenlerin yerine yenilerinin doğduğunu söyler. Bu sözler Çiçikov'un kafasında inanılmaz fikirler oluşturur. Yeni nüfus sayımından önce, ölü can satın alırsa borç ödeme sandığı, bu ölenler karşılığında adam başına iki yüz ruble borç para verebilecektir. Çiçikov, Rusya'nın çiftliklerini gezmeye ve ölü canlar kaydetmeye başlar. Bunları yaşıyor gibi göstermeyi de unutmaz. Çiçikov, bu yolculuk sonunda 300 bin Ruble biriktirmiştir. Ancak yaptığı kanunsuz işler maliye memurlarına, valiye ve hatta prense kadar gitmiştir. Prens tarafından hapse atılır.

Ölü canları köle olarak kaydetmek ile seçmen olarak düşünmek arasında bir benzerlik yok mu?"

Ya, tek kelime bile Türkçe bilmeyen, arkasına peçeli dört kadın takmış Arapların oy kullandığı bir seçimden nasıl bir sonuç beklenir? Kendi ülkelerinde seçim yok ama Türkiye'de oy kullanıyorlar! Bu şartlarda, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı, iktidarın adayından en az dört beş milyon oy fazla almalı ki seçimi kıl payı kazanabilsin...

***

Yine paylaşılan bir görüntüde Avrupa Parlamentosu Üyesi Christine Anderson diyor ki, "Bütün insanlık tarihi boyunca, sıradan insanların iyiliğiyle ilgilenen bir siyasi elit hiç olmadı. Ve şimdi de durum farklı değil. Bir tiranlıktan çıkış yolu bekleyemezsiniz. Bu, sizi yemesi umuduyla devasa bir timsahı beslemeye benzer. Sıra sana gelecek..."

Türkiye'de yapılan da "Türk Milleti" adını Anayasa'dan çıkarsınlar da Türk'ü kendi vatanında boğsunlar diye siyasi partilerde köşe başlarını tutmuş bir avuç kriptoyu beslemek değil mi?

Öyleyse ne yapmalı:

Anderson onu da söylüyor:

"Konuş! İtaat etmeyi bırak! Bu özgür olmayan dünyaya meydan oku. Hepimizin ihtiyacı olan da bu... "

Yazarın Diğer Yazıları