Teslimiyet ve deprem!
Elazığ merkezli deprem, Türk Milleti'nin yüksek karakterini bir defa daha ortaya çıkardı. Bu durum, bütün bölücü girişimlere rağmen milletin kaderde, tasada kıvançta birlik olabildiğini gösteriyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, "Biz esasen millî varlığın temelini millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz" diyordu.
Anayasa'nın, başlangıç ilkeleri de '"Bu Anayasa" diye başlar ve "Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve 'Yurtta sulh, cihanda sulh' arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu; Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur." diye biter...
Vatandaşı milli sevinç ve kederlerde birleştirmek sadece devleti yönetenlerin görevi değildir.
Bu duyarlılığa sahip olmak her Türk'ün görevidir.
Bu itibarla Anayasa'nın başlangıç ilkeleri ile birlikte Ziya Gökalp'ın de kullandığı "Birimiz hepimiz içini hepimiz birimiz için" sözünü de hiç unutmamak esastır.
***
Depremde arama kurtarma faaliyetleri başarılı oldu. Bunda, depremin yıkıcı etkisinin 76 bina ile kalması ve göçük altında kalanların birkaç binada bulunması da etkili oldu. Kurtarma ekipleri canla başla çalıştı. Tabii sosyal medyada "depreme hazırlık olarak ne yapıldı?"yı sorgulayanlar da oldu. Bu eleştiri doğru bir eleştiridir ama deprem bölgesine giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Her şeyden önce bu birlik beraberliğe gerçekten destek veren halkımız varken bir diğer taraftan da bunlar buradan nasıl bir fırsat devşiririz, böyle bir karalama kampanyasını sürdürüyorlar. Sosyal medyada insanı tahrik eden bazı mesajlar var ki onlar beter, ahlaksızca. Örneğin 20 yıldır bu hükümet depreme yönelik ne yapmış diyecek kadar… Depremi durdurma şansınız var mı? Bunu dünyanın hiçbir yerinde kimsenin yapması mümkün değil. Depremden sonra ne yaptığımıza gelince yaşadığımız önemli depremler oldu. Bingöl depreminde biz anında deprem bölgesine gittik. Yeniden Bingöl'ü inşa ettik. Van depremi… Biz yeniden Van'ı inşa ettik. Arada Soma depremi yaşadık. Anında bölgeye intikal ederek orada da bu adımları attık. Sakarya depremi aynı şekilde…" dedi.
Oysa eleştirilen depremlerden sonra ne yapıldığı değil, depremlerden önce ne yapıldığıdır. Mesela, Elazığ'da yıkılan Mavi Göl apartmanının bir önceki depremde hasar gördüğü ama çatlakların sıvandığı ve burada insanların oturmasına izin verildiği biliniyor. Bu durum eleştirilmesin mi?
***
Erdoğan, depremde hayatını kaybeden iki kişinin cenazesine de katıldı ve "Müslüman olmanın, teslimiyetin hep en güzel örneklerini vermişiz" dedi.
Oysa İslam'da teslimiyet, Allah'adır. İnsanların veya iktidarların hatalı uygulamalarına teslimiyet söz konusu olabilir mi? "Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız " diyen Hz. Ömer'e "Seni kılıcımla düzeltirim Ya Ömer" diyen bilinç nerede kaldı?