Terör süreci, hangi kripto ile başladı?
Tayyip Erdoğan ve iktidar çevrelerinin şehit haberlerinin büyütülmesinden rahatsız olduğu herkesin malumu.. Muhalefetin bu konuyu istismar ettiğini iddia ediyorlar ama bu doğru değil. Çünkü muhalefet, bırakın istismarı, bu konuda yeterli tepkiyi bile göstermiş değil.
Radikal gazetesinde Eyüp Can, konuyu incelerken bazı gazetelerin, şehit sayısına göre haberin sütun santimini belirleyen bir şehit tarifesi uyguladığını ima etti. Kısacası, iktidar kendi başını kuma sokarken, genel yayın yönetmenlerini de deve kuşu haline getirmek istiyor. Gerçi bunu kabul edenler de çoğunlukta..
***
Diğer taraftan Habertürk televizyonunda konuşan emekli tuğgeneral Haldun Solmaztürk, Bingöl’de izinden dönen askerlerin otobüsle birliklerine sevki sırasında, PKK saldırısına uğraması ile ilgili değerlendirme yaparken, yukarıdan aşağıya yansıyan eksiklikleri sıraladı ve daha önemlisi “Oslo’da, İngilizlerin kontrolünde hükümet, PKK ile masaya oturmuştur. Üstelik bu görüşmelerde, açıklanan kayıtlara göre, hükümet görevlileri, Türk tarafını, PKK sözcüleri de Kürt tarafını temsil etmiştir. Türkiye, PKK’nın Kürt tarafının temsilcisi olduğunu kabul etmiştir. Üstelik AKP iktidarı, seçimden sonra PKK’ya verdiği sözlerden caymıştır. PKK da şimdi meydan okuyor. Bu şartlar altında terörle mücadele yapılır mı? Bölgede terörle mücadele eden Kürt kökenli insanlar; korucular ve aileleri ’Hükümet ne yapmak istiyor, açıklasın da biz de bilelim’diye soruyor. Türkiye Şeyh Sait isyanından beri ilk defa bu kadar tehlikeli bir durum yaşıyor” diye uyarıda bulundu.
***
ABD, uzun süreden beri PKK’yı Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmakta; Türkiye’nin büyük bir askeri harekatla, Kuzey Irak’taki terör kamplarını ortadan kaldırmasını engellemektedir. ABD, AKP iktidarı eliyle Suriye’deki muhalefeti silahlandırmakta ve bu ülkede savaşacak insanları yetiştirip göndermektedir. Böylece ABD, PKK’nın etki alanını da Suriye’nin kuzeyine yaymıştır. Şemdinli’de süren operasyon elbette önemlidir ama PKK, buna karşı cepheyi genişletmiş ve savaşı Bingöl kırsalına yaymıştır. Geçmişte terörle mücadele eden subaylar ise tutukludur.
***
Genelkurmay Başkanlığı, böyle bir ortamda, hiçbir subayın casusluktun tutuklanmadığını; tutuklananların, örgüt üyeliği, gizli bilgi ve belge bulundurmak suçlarından tutuklandığını, dolayısıyla casus diyenlerin masumiyet ilkesini çiğnediğini söylüyor. İyi de soruşturmanın adı “Askeri casusluk, şantaj ve fuhuş” değil mi?
Konu ile ilgili CHP milletvekillerinin hazırladığı bir rapor var. Raporda “400 casusun olduğu bir silahlı kuvvetler nasıl olabilir? Eğer 400 casus varsa, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve bu ordunun Başkomutanının da sorumlu olması gerekmez mi? Bir orduda 400 casus mu olur” diye soruyorlar.
Yani bu 400 askere “casus” diyen CHP değil.. Peki masumiyet ilkesini kim çiğnemiş oluyor? Bu tür çarpıtmalar medyada çok yapılıyor ama Genelkurmay Başkanlığı adına böyle bir açıklama nasıl yapılır? Açıklamayı da geçelim; bu kadar mensubuna balyoz vurulan bir ordu, terörle mücadele ederken zaafa uğramaz mı? Yoksa hedef zaten bu muydu?
***
Bakınız Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, Necmettin Erbakan’ın “28 Şubat süreci ABD’nin bir kriptosu (şifreli mesajı) ile başladı” iddiasını, ABD Büyükelçiliği’ne sormaya hazırlanıyor. Herhalde, Amerikalılar “Evet düğmeye biz bastık” diyecek değil. Ayrıca, Fehmi Koru’nun “Ergenekon operasyonunun düğmesine, 5 kasım 2007’ de Beyaz Saray’daki Bush-Erdoğan görüşmesinde basıldı” iddiasını kim araştıracak? Burada tahrip edilen, Türk ordusudur. Üstelik medyadaki PKK reklamcıları da artık “Türk ordusu PKK’yı neden yenemiyor?” gibi sakızlar çiğnemeye başladı. Oysa Türk ordusu PKK’yı birkaç defa bitirdi ama ABD yeniden diriltti. Baktılar ki olmuyor, Türk ordusuna operasyon yapmaya karar verdiler. Baktılar ki yine olmuyor, bu defa PKK’yı A-4 ve C-4 patlayıcıları vererek yeniden sahaya sürdüler..
Genelkurmay Başkanı’ndan asıl bu tasfiye operasyonunun, milli güvenlik ve terörle mücadeleyi zaafa uğratıp uğratmadığı konusunda, bir açıklama beklenmektedir!