Temiz eller neden şart?
Partisi Cumhurbaşkanı Erdoğan''ı değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan partisini taşıyor… Bu, açık ara gerçek ve zaten kamuoyu yoklamalarına da yansıyor… 2002''den bu yana hep öyle oldu…
Bugün gelinen noktada ise partisi Cumhurbaşkanı Erdoğan''ı da aşağıya çekiyor… Hata, kusur ve günahlardan, genellikle diğer siyasîlere pay biçilen ama Erdoğan''ı koruyan hava bozuluyor…
Küresel salgın sürecinin ekonomik anlamda kötü yönetilmesi, ülkenin diğer ülkelere göre felaketler karşısında ne kadar ihtiyatsız olduğunun anlaşılması ''küresel güç oluyoruz'' imajını ağır bir şekilde zedeledi… Buna bir de Sedat Peker''in açıklamalarıyla ortaya dökülen kirli ilişkiler ve bu iddialara yeterli ve ikna edici karşılık verilememesi, iktidarı çok kritik bir aşamaya getirdi…
***
İktidar yolunun başlangıcında merkez sağ ve liberallerle, o zaman kendi verdikleri adla ''hizmet hareketi''yle müttefik olan Erdoğan, daha sonra etnik milliyetçilerle yeni bir cephe oluşturabildi…
Onlarla birlikte hareketin siyasî maliyeti artınca ve bunun bir bedele dönüşeceği anlaşılınca masa devrildi ve bu defa milliyetçi hareketle birlikte yeni bir blok oluşturabildi… Esnek hareket kabiliyeti ve Erdoğan''ın kendi tabanındaki tartışılmaz karşılığı bu hamleleri kolayca başarıya taşıdı…
Şimdi durum biraz daha karışık… Mevcut statü taşınabilecek gibi görünmüyor… Yeni nefes verebilecek, yola onunla devam edilebilecek, öncekiler gibi sınırlı yetkiye veya sıfır yetkiye razı olabilecek potansiyel ortaklar pek yok…
Siyasîlerin kokain tartışmalarıyla anıldığı, ülkenin ağır töhmet altında kaldığı, gayrimeşru unsurların kimi siyasîler tarafından kullanıldığı, hatta ilişkinin ortaklığa dönüştüğü, devlet gücünün bu anlamda istismar edildiği, medyanın ezici çoğunluğunun kirli para işlerinde payandalık yaptığı, yargının ise konuşulamayacak hale geldiği ülke iddiaları söz konusu…
Kişisel zaafların uluslararası anlamda bizim için millî güvenlik krizine dönüşme riski yüksek… Zaten Mavi Vatan''dan Suriye''ye, Halkbank davasından S-400''lere kadar pek çok alanda sıkıştırılmak istenen Türkiye''nin, içeride yaşadığı bazı kirli ilişkiler dolayısıyla her anlamda dış müdahalelere açık hale gelmesi ülke adına kaldırılabilir bir durum değil…
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın elinde sıfır kilometrede veya az kullanılmış yeni bir ortakla yeniden soluklanma şansı pek görünmediğine göre, tek şans, adı konulmamış bir temiz eller operasyonu… Bu hamle hem ona zaman kazandıracaktır hem de millet açısından hukukun varlığını yeniden hissetmeye yarayacak bir manivela olacaktır…
Tamamen siyasî taassupla bir koruma duygusu egemen olursa, hiç şüphe yok ki tefessüh sürecektir… Bu görüntünün içinde bulunduğumuz ekonomik zaafla birlikte oluşturacağı komplikasyon, iktidar kadar devlete de zarar verecektir… İktidarın derdi kendisine düşse de, devletin derdi hepimize düşer…
Mevcut hâl, ''dış operasyon'', ''FETÖ'', ''muhalefetin oyunu'' veya ''Siyonizmin tezgâhı'' gibi politik edebiyatla bastırılacak kadar basit değil… Organize suç örgütünün liderliğiyle suçlanan birisinin konuşmaları üzerine para akıtılan medyadan daha fazla izleniyorsa, onun inandırıcılığı siyasîlerden ve onlara sözcülük yapan gazetecilerden daha fazlaysa, insanlar yargıdan ve medyadan beklediği hamleleri göremeyip, kendi hissiyatlarını bir organize suç örgütü liderinin ağzından duyunca memnun olabiliyorsa, bu konuşmalardan bir nebze de olsa adalet duygusunu tatmin edebiliyorsa, ortada fecaat var demektir…
Bu, sürdürülebilir bir hâl kesinlikle olamaz… Olup bitenler yok sayılamaz… Bu kir pas halının altını süpürülemez… Süpürmeye kalkan kendisini de bir anlamda süpürmüş olur…
Devlet, elbette züccaciye dükkânına girmiş fil gibi davranamaz ama kişilerin, kurumların ve iktidarların ötesinde var olan mevcudiyetini korunaklı hale getirmek için gerekeni yapmak durumundadır… Kime uzanacaksa uzansın, temiz eller operasyonu şarttır…