Tek fark; bölünmenin kanlı mı kansız mı olacağında
Türkiye'de terör sorununun siyasetle çözülmesinin gerektiğine ilişkin açıklamalar yapılmaya devam edilmekte, bu konuda kamuoyu oluşturulmaya çalışılmaktadır
Bunu söyleyenler, hem bölücü terörün hem de bölücü siyasetin hedefinde, ülkenin bölünmesi olduğunu kavrayamamışlardır. Terörün, sözde Kürt sorunundan kaynaklandığını zannetmektedirler. Bugüne kadar yapılan fedakârlıkları ve çekilen acıları, sanki boşuna yapılmış gibi göstererek siyasi çözüm peşinde koşanlar büyük bir yanlışın içindedir.
Tekrar yanlışa dönmeyelim
Halen terörle mücadeleye doğru bir yaklaşımla devam edilmekte, örgüte önemli zayiatlar verdirilmektedir. Sürdürülen bu mücadelenin kesintisiz bir şekilde devam etmesi gerekmektedir. Mücadeleye siyasi rant hesapları bulaştırılmamalıdır. Seçimden sonra da, hangi hükümet olursa olsun bu mücadeleye azim ve kararlılıkla devam edilmelidir. Mücadele eden güvenlik güçlerinin her açıdan arkasında durulmalı, geçmişteki olumsuz yaklaşımlardan ders alınarak onlara güven telkin edilmelidir.
Devam eden mücadeleden alınan olumlu sonuçlardan yöneticiler, terörün sona ermekte olduğu anlamını çıkarmamalı, yanılgıya düşmemelidir. Kamuoyuna siyasi amaçlarla buna ilişkin yanlış mesajlar vermemelidir.
Mücadele sadece askeri alanda değil, her alanda yapılmalı ve buna süreklilik kazandırılmalıdır. Bazı ülkeler alınır diye söylem, eylemlerden kaçınılmamalıdır. Kastedilenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği olduğu sürekli akılda tutulmalıdır.
Çözüm sürecine yeniden dönmek gibi bir yanılgıya asla düşülmemelidir. Teröriste operasyon yapmaya izin vermeme, onunla müzakere etme, mücadeleden kaçınma, hoş görünmek için sürekli taviz verme, yapılanlara göz yumma gibi hatalar görülmeli, idrak edilmeli ve kabul edilmelidir. Hatalar tekrarlanmamalıdır. Hakikatler gizlenmemelidir. Yapılan hataların bedelinin ne kadar ağır olduğu gözler önündedir.
Algı yaratma ve karşı propaganda
Bölge halkının güveni kazanılmalı, terör örgütünün baskı ve korkusundan kurtarılmalıdır. Kürt kökenli olmaktan dolayı kimsenin dışlanmadığını kendileri de dahil cümle alem bilmektedir. Yaratılmak istenen dışlanmış olma algısıdır. O nedenle psikolojik hareket ve karşı propaganda önem arz etmektedir.
Olumsuz propagandadan etkilenen bazı entellerin, sülalesinin bir tarafından Kürt bağlantısı olduğunu söylemeleri, tamamen bu olumsuz propagandaların etkisiyle ortaya çıkan özentilerdir. Bundan, bölücü siyaset dışında siyaset yapan siyasetçilerin de etkilenerek buradan oy devşirmeye kalkmaları ve bu nedenle Türklüğü yanlış ifade etmeleri, hatta ortadan kaldırmaya yönelik uygulamaları da bölücülüğe hizmettir. Hatta ta kendisidir. Esas sorun bölücülüktür. Ancak can yaktığı için terör kısmı ön planda görülmektedir.
Bölücülükte hedef aynıdır. Örnekler aldatmacadır.
Bölücü terörün de, bölücü siyasetin de hedefi aynıdır. Biri diğerine tercih edilemez. Tek fark, bölünmenin terörle mi, yani kanlı mı, yoksa siyasetle mi, yani kansız mı olacağıdır. Her ikisi de ülkenin bütünlüğüne kasteder. Hiçbir siyasi parti bu hataya düşmemelidir. Bu konuda esas görev de Türk Milletine düşmektedir.
İrlanda, Büyük Britanya'dan ayrılmıştır. Bölünmeden sonra da B. Britanya içinde kalan Kuzey İrlanda, mezhepsel çatışmalarla kutuplaşmıştır. İskoçya da yakın zamanda bağımsızlığın eşiğinden dönmüştür.
İspanya'da Özerk Katalonya, siyasetle bölünme eşiğindedir. Avrupa'da bazı ülkeler de benzer durumlarla karşı karşıyadır. Bir yazarımız Katalonya konusundaki yazısının sonunda; sanki çok iyi bir şeymiş gibi; "Bütün bunları anlattıktan sonra bir demokrasi erdemine işaret edeyim. Sandıkla halk arasında, dağdan ya da düzden silah tehdidi yok. Siyasetçilerin üstünde silahlı örgüt kâbusu da yok. Ve... Başta Barcelona bütün Katalonya ışıklar içinde... Ekonomisi tıkır tıkır işliyor. Kimsenin burnu bile kanamıyor." demiştir.
Aman bunlara aldanmayalım. "Terör yerine siyasi alanda mücadele etsinler" hatasına düşmeyelim. Terörde karşınızda terörist vardır. Mücadele ederek etkisiz hale getirmek mümkündür. Bölücülük süreci başladığı zaman durmaz. IRA ve ETA gibi terör örgütleriyle yapılan müzakereler de emsal teşkil edemez. Tamamen kandırmaya yöneliktir.
Siyasi alanda da, demokrasi, özgürlük adı altında uluslararası güçlerin çeşitli şekillerde müdahalesiyle karşı karşıya kalınabilir. Önemli olan askeri alanda etkinliği kaybetmemek ve diğer alanlardaki mücadeleyi de rehavete kapılmadan ve bölücülüğü sürekli bir tehdit olarak görüp devam ettirmektir.